Angoria Bölüm 63

Angoria Bölüm 7: Bağları Koparmak

Kung Liu’nun verdiği emir öylesine mutluk bir kudreti içinde barındırıyordu ki Seo Yeon kafasından her ne kadar gitmek istemese bile bedeni kendi kendine harekete geçmiş ve Kung Lao’nun yanına doğru ilerlemişti. Adımlarında büyük bir isyankarlık vardı ancak bu, kendi bedeni dahil kimsenin umurunda değildi. Bedeni bu kuvvetin etkisiyle Kung Lao’nun yanına vardığında suratında bir tiksinme vardı ve her ne kadar hayır demiş olsa da Kung Lao’yu tutan kendi kaynak gücü ile gücünü arttırmış olduğu ipleri koparmış ve Kung Lao’yu sırtına atmıştı.

Karşısındaki adam nasıl bir güce sahipti ki kendisi gibi köken kaynak alemine ulaşmış birisini tıpkı bir kukla gibi oynatabiliyordu hiç bilmiyordu. Adamın suratında büyük bir sakinlik vardı ve hiçbir duygu suratından okunmuyordu. ‘’Sen kimsin?’’ korkarak sormuş olduğu su soru doğrudan Kung Liu’ya gönderilmişti. Kung Liu, soruyu soran Seo Yeon’a bir kez bile bakma zahmetine girmemiş ve yerde halen büyümekte olan kardelene doğru eğilerek ‘’Söylesene bana genç kardelen yerinden mutlumusun?’’ diye meraklı birazda acılı bir ses ile sormuştu. Bu soru üzerine etrafta bulunan tek insan olan Seo Yeon bir an için kardelenin dile gelerek konuşacağını sanmış ancak hemen ardından bu düşüncesinden kurtulmuştu. Nasıl olurdu da bir kardelen konuşabilirdi ki?

Tıpkı onun gibi düşünmüş olacak ki Kung Liu suratını bir torba gibi büzmüş ve ‘’Çok yazık… Belki de seviyorsundur yerini ha? Yoksa neden burada büyümeye başlayasın ki?’’ diye sormuştu. Seo Yeon karşısındaki adamın kardelen ile konuşmasını dinleyerek yerde kılıçlar ile birlikte yatan kadının yanına gelmiş ve ensesinden tutarak sürüklemeye başlamıştı.

Bu sırada ise Kung Lao hafifçe ayılmıştı. Düşünceleri o kadar net değildi ancak dudakları kendi kendine oynuyordu. Buraya kadar tek bir amaç ile gelmişti ve onu başaramadan ölüyordu. ‘’Kılıcım…’’ diye sayıkladığı bir zaman esnasında Kung Liu bu sesi duymuş ve oğluna ait olduğunu tanımıştı. Bir baba evladının sesini nasıl olurda tanımazdı ki?

Kadın yanına geldiğinde bir elini havaya kaldırmış ve orta parmağını baş parmağı ile sıkarak kadının alnına doğru tek bir hamlede bulunmuştu. Kadının alnına gelen tek bir orta parmak ile birlikte, bir iki adım geriye gitmiş ve alnında büyük bir kırmızılık ortaya çıkmıştı.

Seo Yeon kendisine gelen tek bir parmak darbesi ile kafasının patlayacağını hissetmişti. Böylesine güçlü bir parmak darbesi daha öncesinde ne duymuş nede görmüştü. Kendisinden kat ve kat daha güçlü olduğu belli olan adama doğru baktı. Vücudunun her tarafı adamı öldürmek için can atıyordu ancak tek bir hamlede bulunması bile kendisi için yetmişti. Bu kadar güçlü olduğu için yukarıdaki tanrılara lanetler okumuştu ve en yakın zamanda ölmesi için dualar etmişti.

Kung Liu, oğlunun söylediklerinden sonra kadına tekrar bakmış ve ‘’Kılıcını getir.’’ Demişti. Kung Liu’nun tek bir kelimesi yeterli olmuştu. Seo Yeon daha önce hiç görmemiş olduğu kılıcın nasıl bir şekle sahip olduğunu bile bilmezken bir anda geriye doğru adım atmış ve kendisine ait olan çadırına doğru yürümüştü.

Çadırına girdiği anda kılıcı tanımış ve yerde görmüş olduğu kılıç olduğunu hatırlamıştı. Ormanın batı yakasında küçük bir kamp alanında bulmuştu onu, son derece değersiz gibi görünse de geniş hatları sayesinde gözüne son derece korunaklı bir silah gibi görünmüş ve yanına almıştı. Oysa kim bilebilirdi ki bu kılıç çocuğa aitti?

Seo Yeon kılıcı kaynak gücünü kullanarak tek seferde kaldırmış ve omzuna koyarak çadırın içinden çıkmıştı. Kılıcı her ne kadar kaynak gücü ile kaldırmış olsa da vücuduna son derece ağır gelmişti ve bu durum kadının kısa nefesler almasına yol açmıştı. Bu çocuk nasıl bir canavardı ki böylesi bir kılıcı kullanıyordu? Seo Yeon hayretler içerisindeydi. En sonunda tanımadığı adamın yanına geldiğinde kılıcı omzundan indirmiş ve toprağa dayamıştı. Tek sivri ucu toprağın içine anında girmiş dengede durmasına yardımcı olmuştu.

Kung Liu kadına bir kez daha göz atmış ve elindeki kırmızı renkli mekânsal yüzüğün varlığını keşfetmişti. Kadının suratına tek bir göz hareketi atmış hemen ardından ise kucağında bulunan Kung Lao’ya doğru bakarak sefil durumuna göz gezdirmişti. Oğluna bunu yapan kadının kadının  hayatını anında alması gerekirdi ancak bunu yapmayacaktı. Bu şerefi oğlunun bizzat elde etmesi en iyisiydi.

‘’Elindeki mekânsal yüzük ile olan bağlantını sonlandır.’’ Diye tekrar konuşmuş ve kadının suratında bir anda oluşan şaşkınlığın, bir öfkeye dönüşmesini izlemişti. ‘’Daha neler!!’’diye bağıran kadın ellerini göğüslerinin altında birleştirmiş ‘’Her istediğini yapacağımı sanıyorsun değil mi?!’’ diye bağırmıştı.

Kung Liu kadının bağırmasını önemsememiş ve tek elinden yakaladığı gibi sıkmıştı. Sıkmasının kuvveti ile birlikte kadının narin beliği anında çatlamış kadının çığlıklar atarak elini kurtarmasına neden olmuştu. Kung Liu çığlıkların hiç birisini yeterli bulmamış ve tekrar sıkmıştı. Kuvvetinin artması ile birlikte çatlayan bileği bu sefer ince bir dal parçasıymışçasına kırılmış kadının gözlerinden yaşların akmasına ve sürekli olarak bağırmasına neden olmuştu.

Kadın en sonunda daha fazla dayanamamış ve ‘’Tamam, tamam yapacağım… ‘’ diye kısık ses ile konuşmuştu. Suratında ki acılı ifade bir şempanzenin muzunu kaybetmesini andırıyordu ve Kung Liu’nun midesinin bulanmasına neden oluyordu.

Seo Yeon yüzük ile olan bağlantısını koparmak için beyninin iç kesminden dışarıya doğru çıkan bir bıçağı hayal etmiş ve bıçağın kendi beyni ile bağlantılı olan Mekansal yüzüğe doğru saplanmasına izin vermişti. Bu hareketi yaptığı anda vücudunun içindeki kaynak enerjisi kısa süreli bir çalkantıya uğramış ve Gücünün ufacık bir kısmı yüzüğün içine doğru kaymıştı.

Kadın gücünün kaybolduğunu hissettiğinde ağzını açmış ancak söyleyecek tek bir kelime dahi bulamamıştı. Gücünün azalması ile birlikte bir kaynak alemi aşağıya düşen Seo Yeon bedenin içinde akan Qi’nin azalması ile birlikte kaynak damarlarının isyanı ile olduğu yerde kalmış ve vücudunun içine yüz binlerce kılıcın girmesine izin vermişti.

Kung Liu kadının durumunu gördüğünde içten gülmüştü. O kadar acemice bir mekânsal yüzük bağı bozma tekniği kullanmıştı ki kaynak enerjisi buna dayanamamış ve bir kademe aşağıya doğru düşmüştü. Kendisi olmuş olsa sadece tek bir sözcük ile ayırabilecekken kadının ne hayal ettiğini merak etmiş ve bunu nasıl beceremediğini duymak istemişti.

Kung Liu merak etmiş olsa da daha fazla vaktinin olmadığını çok iyi biliyordu ve bu yüzden yüzüğü hızlıca eline almış ve kendi parmağına takmıştı. Sahipliği bozulan yüzük, açık bir depo haline gelmiş ve kolayca Kung Liu’ya itaat etmişti. Kung Liu yüzüğün içine kısa bir süre baktıktan sonra içindeki önemli malzemeleri hızlıca çıkarmış ve doğruca Kung Lao’nun ağzına doğru iletmişti.

‘’Onların ne olduğunu biliyorsun değil mi!! Böylesine kolay bir şekilde harcanamaz!! Onları elde edebilmek için kaç Sarı Kaynak Altını harcadığımı biliyormusun sen!!!’’  diye duyulan inleme ile karışık bağırış seslerini umursamayan Kung Liu, oğlu Lao’nun yuttuğundan emin olduktan sonra ayağa kalkmış ve ‘’Ne kadar verdiğin umurumda değil, Zaten şuan benim değil mi? İstediğim gibi kullanabilirim o yüzden.’’ Demiş ve kadının boynuna doğru tek parmağı ile dokunmuştu.

Seo Yeon karşısındaki adamın daha neler yaptığını dahi anlayamadan gözlerinin kapandığını hissetmiş ve hemen ardından ise bayılmıştı.

***

Üç gün sonra…

Kung Liu, oğlunun daha gözleri açmaması ile birlikte tedirginleşmiş ve klanın şifacısını defalarca kez uyanamazsa onu öldüreceğini söylemişti. Şifacı her seferinde kafasını sallamış ve ‘’Uzun zaman alacak ancak uyanacak…’’ diyerek Kung Liu’nun yumuşamasını sağlamıştı. Bu üç gün içerisinde Kung Lao’ya her gün ve her öğün karslan kemiği çorbası içirilmiş ve Kung Lao’nun mermer gibi olan yüzünün bir miktar da olsa renklenmesi sağlanmıştı.

Kung Liu sadece bununla da ilgilenmemişti, Oğlunun bu hale düşmesine neden olan kadını her gün bayıltmıştı. Ona fazla dokunmuyordu, bunun sebebi ise ona Kung Lao’nun ceza vermesinin daha iyi olduğuydu.

Geldiği ilk gün Chu Angra’ya özel bir tören düzenletmiş ve onu yakarak en sevdiği manzaraya doğru küllerini dökmüştü.

Bunun hemen ardından ise Kung Liu, kardeşinin klandan tamamen atıldığını ve eğer görülürse hemen öldürülmesi gerektiğini belirtmiş ve öldürecek kişiye on iki sarı kaynak altını ve klan hazinesinden bir parça eşya vereceğine söz vermişti.

Klanına yaymış olduğu bilgi elbette ki komşu klanların casusları tarafından hemen kendi klanlarına haber edilmiş ve çevredeki bütün klanlar Kung Drof’un peşine düşmüş ve bir zamanlar en büyük klanlar arasında olan Kung klanının hazinesinden almak için seferber olmuşlardı.

Bu haberi duyup ta sevinmeyen tek bir klan vardı oda Tengri Klanı’ydı. Tengri klanının lideri Tengri Bo sırf bu yüzden ötürü küfürler etmiş ve eline gelen şansın kaçtığından ötürü o gün kendi dairesini talan etmişti. Görmüş olduğu bütün kişileri bir güzel dövmüş ve ne olursa olsun Kung Drof’un bulunması için emirler vermişti.

Klan liderinin aynı zamanda kafalarında bir görüş ortaya çıkmıştı. Kung Drof eğer klandan kovulduysa kendi elleri ile Kung Klanının sonunu getirecekti şimdiki lider Liu, sırf bundan ötürü bile bütün insanların konuştuğu şey bu olay olmuştu.

Sadece bununla da yetinmemişti. Komşu şehir ve kasabalara bile bu haber yayılmıştı. İnsanların en çok konuştuğu konu haline gelmiş ve en sonunda ise bizzat kralın kulağına gitmişti. Kral son derece ihtiyatlı davranmış ve kendisinin de bir zamanlar klan lideri olduğunu hatırlayarak Shogun’un yaşlılarına konuyu anlatmıştı.

Bu sayede iki taraf ortaya çıkmıştı. Bunlardan birincisi, Kung Drof’u kendi safına katmak isteyenler ikincisi, Kung Drof’u öldürmek isteyenler olmuştu. Aynı zamanda Kung Drof’un klandan atılması ile birlikte bir ay sonra yapılacak olan evlilikte çalkantılı bir hale gelmiş ve bu durum Tengri Enyum’u ve Tengri Mei’yi son derece rahatsız etmiş ve aldatıldıklarını zannederek en yakın zamanda Kung Klanı’nın lideri ile konuşmaya gitmişlerdi.

Kung Klanının merkezine vardıklarında ise Kung Liu bizzat onları karşılamış ve malikanesine kadar eşlik etmişti. Tam bu sırada ise Kung Lao gözlerini açarak etrafına bakınmıştı.

***

Bu bölüm biraz kısa olacak nedeni ise eğer yazmaya devam edersem bir sonraki bölüme malzemenin kalmayacak olması…

Ayrıca unutmayalım ve Whatsapp grubumuzun olduğunu hatırlayalım, katılmak isteyenlerin yapacağı tek şey ise basit özelden numarasını ve ismini bana iletmek.

Bölüme Oy ve Yorum atmayı kesinlikle unutmayın :D Yoksa güç alamam ve yazmam zorlaşır :D


Bir sonraki bölümde neler olacağını merak mı ediyorsun? O zaman bekleyin, okuyun ve öğrenin :D 

Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum