Angoria Bölüm 59

Angoria Bölüm 3: Atla!!

Adam gelen acılar ile bağırmak istiyor ancak ağzındaki kendi parmakları yüzünden sesi boğuk çıkıyordu. Göz yaşları yanaklarından aşağıya doğru iniyor ve kendisine neler olduğunu halen anlamaya çalışıyordu. Küçücük bir çocuğun kendisine bu kadar kuvvet uygulaması hangi kişinin aklına gelebilirdi ki?

Kendisi üstüne üstelik dış kaynak sanatları ile bedenini eğitmiş bir haldeydi, ancak bu çocuk karşısında sadece bir kağıt gibi davranılmıştı. Aksini ikna edecek hiç bir şey yoktu. Çocuk en sonunda ağzını açmış ve ‘’Kimsin ki sen? Benim yani Kugn Lao’nun şahsi malına el sürebiliyorsun? Kimden aldın bu izni?!’’ Diye sesli bir şekilde konuşmuş ardından ise ‘’Efendinin ismini ver bana?! HEMEN!!’’ diye bağırmıştı. Çocuğun sesindeki mutlak kontrolü kendisini köle taciri olarak tanıtacak insanlarda bile bulunamayacak derecede sağlamdı. Adam kendisini konuşmaya mecbur hissetmişti, ağzındaki kendi elini dışarıya zorlanarak da olsa diğer eli ile çıkartmış ve ‘’Ef-efendim Kung Drof…’’ diye mırıldanabilmişti sadece, karşısında klanın genç efendisi varken kendi efendisini nasıl olurda böbürlenerek söyleyebilirdi ki?

Kung Lao sadece küçümseyici bir bakış daha atmış ve ‘’Amcamın böylesine sefil insanları kölesi olarak aldığına inanamıyorum. Bu kendisini küçük düşürmeyle bir…’’ diye mırıldanıp hemen ardından atik bir hareketle Duan Morphia’nın yanına gelmiş ve göğüslerini kıyafeti ile kapatmış hemen ardından ise kucağına alarak oradan ayrılmıştı. Duan Morphia daha ne olduğunu bile anlamadan çocuğun kucağına yerleşmiş ardından ise görüntü bulanarak kendisini bir anda Klan liderinin konutunun önünde buluvermişti.

Bu kadar yüksek bir hız karşısında ağzı bir yılanın avına atılacakken ki hali gibi açılmış hemen ardından ise sesini çıkarmaması gerektiğini hatırlayarak dudaklarını kesenin ağzı kapatılır gibi kapatmıştı. Kung Lao kucağındaki Duan Morphia ile birlikte konutun içine girmiş, hemen ardından ise gözüne kestirdiği ilk hizmetçiye ‘’Odama iki kişilik yemek gönder yemekler en iyi kalitede olsun.’’ dedikten sonra ağır adımlar ile merdivenleri tırmanmaya koyulmuştu. Aklına son anda gelmiş olacak ki ardından hizmetçiye doğru bakmış ve ‘’Birde kadın kıyafetlerinden yolla kimin kıyafeti olduğu umurumda değil.’’ demiş ve tekrar ilerlemesini sürdürmüştü.

Duan Morphia bu kadar ilgiye karşı son derece yabancıydı kendisinin yol boyu ve ayrıca evin içinde dahi taşınmasıyla birlikte suratı alev kırmızısına dönmüştü. Biraz daha utanırsa tıpkı bir yanardağ gibi patlayacağını çok iyi biliyordu yanaklarının, Kung Lao odasının kapısını hızlıca açmış ve kadını kendi yatağının üstüne nazikçe bırakmıştı. Duan Morphia’nın daha sırtı yatağa geldiği anda suratını buruşturması ile birlikte kafasını kapının dışlına doğru çıkarmış ve ‘’Birde şifacı getirin!!’’ diye bağırmıştı.

Kung Lao’nun istekleri sadece bir yemek süresi kadar sürede tamamlanmış klanın tek şifacısı içeriye girmişti. Kadını kontrol etmiş ve ‘’Omurgasında zedelenme var iyileşebilir ancak hemen değil uzun sürecek…’’ diye mırıldanmış ve sonrasında ise cebinden bir kaç ilaç çıkartarak Kung Lao’ya vermişti. Kung Lao’ya karşı tutumu hep normal olmuş asla genç efendi gibi kelimeler kullanmamış olan şifacı ‘’Bunları al ve sabah akşam onun omzuna ve beline sür boynuna doğru da yaydırt kendisine iyi gelecektir. Demiş hemen ardından ise odadan çıkarak ikiliyi yalnız bırakmıştı.
Duan Morphia her ne kadar kendisi ben sürerim demiş olsa da teklifi Kung Lao tarafından red edilmişti.

Kung Lao, Duan Morphia’nın omzuna beline ve kalan kremi de boynuna doğru sürmüş ve her hareketi ile daha narin davranarak kremin bütün vücuduna işlemesine izin vermişti. Kimi zaman utancından ötürü inlemiş ve bunu yaptığında ise daha da utanmıştı. Kendisine ilk kez bu kadar nazik davranılıyordu bu onu adeta büyülüyordu. En sonunda masaj bittiğinde Kung Lao ellerini kütürdetmiş ve ‘’Üstünü giyebilirsin.’’ Diyerek ayağa kalkmıştı. Ardından ise yüzüğünü tokatlayarak bir başka kitap çıkarmış ve odanın diğer köşesinde oturup okumaya koyulmuştu.

Duan Morphia kendisine giyinme izni verildiği anda giyinmiş ve ardından ise olduğu yerde oturmaya başlamıştı. Gözleri ile Kung Lao’yu izliyor ve her hareketini inceliyordu. Bir yemek süresi kadar zaman geçtiğinde Kung Lao en sonunda kafasını kaldırmış ve ‘’Söylemeyi unuttum, ayağa kalkabilecek bir durumda hissediyorsan aşağıya doğru in ve bir hizmetçiyi buraya çağır.’’ Demiş ve kafasını tekrar kitaba yönelterek okumaya devam etmişti.

Duan Morphia ayağa kalkabileceğini çok iyi biliyordu ve biraz dışarıya çıkmasının kendisini daha iyi hissettireceğini düşünerek yeni kıyafetlerini giyip dışarıya çıkmıştı. Giymiş olduğu kıyafet ile birlikte kendisini bir prenses gibi hisseden Duan Morphia sevinmiş ve kumaşın güzelliği karşısında zıplamaya başlamıştı. Daha öncesinde hiç böylesine bir kalitede kumaş görmediği için kumaşın her hareketinde vücudu kendisini rahatlamış hissediyordu ve bu sayede neşeli bir şekilde nasıl ve ara indiğini fark etmeden aşağıya inmişti. Hemen bir hizmetçi bulan Duan Morphia kendisine söylemesi gerekeni söylemiş ve daha başka bir işi kalmadığı için tıpkı indiği gibi zıplayarak odaya çıkmıştı.

Kung Lao bu süre içinde kitaptan sıkılmış ve yüzüğünün içine geri koymuştu. Boşalan yatağına doğru oturmuş ve bağdaş kurmuştu. Ardından ise her zaman yapmış olduğu gibi aklını boşaltmış ve meditasyon yapmaya koyulmuştu. Vücudundan salmış olduğu Qi doğadaki Qi ile bir olmuş ve vücudunun içine girmeye başlamıştı. Bu sırada ise etrafında kendisinin göremediği bir sarı sis bulutu oluşmuş ve bu tüm odanın içine yayılmıştı.

Duan Morphia odanın içerisine girdiği anda içini ferahlatan bir sarı sis bulutu ile karşılaşmıştı. Sisin merkezinde Kung Lao’yu gördüğü anda sebebinin o olduğunu anlamış ve ne yaptığını merak ederek onu izlemeye koyulmuştu. Duan Morphia ne kadar süre izlediğini bilmiyordu ancak geçen zaman boyunca vücudunun daha iyi hissettiğini fark etmiş ve bunun yüzünden gözlerini açıp kapatmakta güçlük çekmişti.

En sonunda ise Duan Morphia daha fazla dayanamamış ve rahatlayan vücudunu uykuya daldırmış ve zihninin mavi renkli elma bahçeleri içinde gezinmesine izin vermişti. Bu sırada ise Kung Lao meditasyonuna devam etmiş ve zihninin berraklığını bozmamaya dikkat etmişti. Bir anda vücudu içinde ufak bir yıldırımın çarptığını hissetmiş ve Kung Lao Temel Kaynak Aleminin üçüncü seviyesine geçtiğini o zaman anlamıştı.

Derin bir nefes alan Kung Lao ardından meditasyonunu tamamlamış ve kapının başında dikilen hizmetçiye ‘’Gir.’’ Diye komut vermişti. Hizmetçi verilen komut ile birlikte içeriye girmiş ve ‘’Buyurun benim gelmemi istemişsiniz genç efendi Lao’’ demiş ve selamını da bu cümlesinin içine iliştirmişti. Kung Lao onaylayan bir biçimde bakmış ve ‘’Evet seni çağırdım senden bir şey istiyorum. Amcam Drof’un kendisine güvendiği beş adamı bana gönder Bahçe’nin dış tarafına çıkacağım.’’ Demiş ve ardından ise ‘’Bunu en yakın zamanda yapmanı istiyorum, Ha ayrıca ben olmasam bile Duan Morphia’ya her gün üç öğün yemek verilecek odadan asla çıkmasına izin verilmeyecek ve eğer giymek isterse diye günlük bir kaftan hediye edilecek. Anlaşıldı mı?’’

Hizmetçi hemen tekrar selamını vermiş ve ‘’Anlaşılmıştır, genç efendi.’’ Diyerek kapıdan arkasını dönmeden ayrılmıştı. Kung Lao bir başka isteğinin olup olmamasına şaşırmıştı ancak bunu söyleme gereksinimi duymadı, başka zaman yapılırsa bunu ona fazlasıyla ödeyeceğini kafasının bir yerine not etmişti.

***

Sadece bir gün sonrasında Kung Drof tarafından güvenilen beş adam Kung Lao’nun önüne gelmiş ve selamlarını sunmuşlardı. Halen neden selam verdiklerini bilmiyorlardı ancak selam vermişlerdi, zihinlerinde hepsinin tek bir düşünce dolaşıyordu. Bu çocuk ne kadar değişti?

Kung Lao önünde duran adamlara bakmış ve ‘’Bu gün bahçenin dış tarafına çıkacağız biliyorsunuz değil mi?’’ demiş ve onaylarını bile dinlemeden ‘’Yürüyün!’’ diye komut verdikten sonra yürümelerin beklemiş ve ardından ise kendisi ilerleyişini sürdürmüştü.

Korumalar dışarıya çıktıktan sonra bir miktar ürkmüş ve yan yana dolaşmaya başlamışlardı. Kung Lao ise sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmış ve rahat pozisyonunu sürdürmüştü. Takımı en sonunda göle doğru geldiğinde Kung Lao hepsine tek tek bakmış ve ‘’İçine atlayın!’’ diye emir vermişti. Adamlar Kung Lao’ya bakmış ve ‘’Ne?! Kafayı mı yedin sen çocuk! Sırf sen söyledin diye niye atlayayım bu aptal göle! Canımı ben meyhanede bulmadım!’’ diye tepkiler duymuş ve en sonunda birisi Kung Lao’nun yanına doğru yürüyerek ‘’Neden sen atlamıyorsun çocuk?! Senin gibi ezik birisi bizim gibi birisine güvenli olup olmadığını göstermeli bence!’’ demiş ve Kung Lao’nun yakasına yapışmıştı.

Kung Lao kendisine doğru gelen eli görmüş ve yakasına yapışmasına izin vermişti. Gözlerini kısacık bir süre yakasına doğru indirmiş ve ‘’Bırak o pis ellerin ile yakamı.’’ Diye konuşmuştu. Bu hareketi adamı daha fazla sinir etmiş ve Kung Lao’yu kaldırmaya çalışmasına neden olmuştu.

Kung Lao bedeninin havaya kalktığını hissetmiş ve adamın kendi suratına yakın bir noktaya kaldırmasına izin vermişti. Ardında ise kollarını havaya kaldırmış ve ‘’Sana bırakman için üç nefes veriyorum.’’ Demişti. Adam Kung Lao’nun bu kadar ciddi konuştuğunu fark ederek gülmeye başlamış ve ‘’Ne oldu lan çocuk!! Bir de tehdit mi ediyorsun?! Unutma bu civarda ne amcan var nede o deli baban haddini bil!’’ demiş ve ardından ise suratına doğru tükürerek ‘’Ne yaparsın lan yoksa?!’’ diyerek gülmüştü. Bu sırada ise diğerleri de gülmüş ve içlerinden birisi ‘’Altına yapar anca haha’’ diyerek muhabbete katılmıştı.

Kung Lao bu esnada ise üç nefes almış ve hemen ardından ise elini adamın boynuna sarmıştı. Adam ne olduğunu bile anlamamış ve bir anda boğazına doğru gelen demir gibi sert bir el ile nefessiz kalmıştı. Kung Lao’nun gözleri tıpkı bir aslan gibi bakmış ve ‘’Yere indir hemen seni adi bok parçası!’’ diye emir vermiş ve elindeki baskıyı arttırmıştı. Dün babasının kölesine yaptığı şeyi şimdi kendisi bir başka adama yapıyordu ve elinin hissettiği nefes borusunun nefes ile çırpınışından zevk alıyordu.

Adam nefessiz kaldığını fark etmişti ve paniklemişti, ellerini hemen hafifletmiş ve Kung Lao’nun yere inmesine izin vermişti. Ancak Kung Lao’nun elleri, aşağıya indiği halde bir santim bile kıpırdamamış gücü ile adamın karşısında boyun eğmesine yol açmıştı. Diğerlerine bakan Kung Lao ‘’Şimdi hepiniz teker teker suyun içine atlayın!’’ demiş ve sızlanan adamlara iyice göz gezdirerek ‘’NE DURUYORSUNUZ LAN!!! ATLAYIN HEMEN!!’’ diye ince sesiyle bağırmış ve bu bağırma ile birlikte adamlar ne olduğunu bile anlayamadan bacaklarının hareketleri ile teker teker suyun içine atlamışlardı.

Bu sırada ise Kung Lao önündeki adama bakmış ve ağzından çıkan köpüklerden ötürü kuduz bir köpeğe bakar gibi hissetmişti. Tamamen boğulacağını anladığında ise elindeki kuvveti azaltmış ve adamın rahat bir nefes almasını sağlamıştı. Adam nefesi aldığı anda ‘’Lütfen canımı bağışlayın genç efendi b-ben özür dilerim!’’ demiş ve Kung Lao’dan kurtardığı boğazı ile birlikte secde etmişti. Korkunun bu kadar etkili hareket ettirdiği başka hiçbir yerde görülmemişti. Tamamen ters dönen adam Kung Lao’nun gözünde iyice düşmüştü ve en sonunda Kung Lao ayağının tekini öne doğru uzatarak ‘’Yala.’’ Demişti.

Adam bir an kendisinin ne yapacağını anlamamış ve kısa bir süre donakalmıştı. Daha sonrasında ne yapacağını idrak edebilmiş ve bu sayede dili çizme ile buluşmuş ve çizmenin soğuk derisi ile buluşmuştu.

Kung Lao tekrardan bir konuda emin olmuştu. ‘’Güçlü olan her şeyi elde edebiliyordu. ‘’ Bunu anlayan Kung Lao en sonunda ayakkabısının parladığını fark etmişti ve ‘’Atla!’’ diyerek adamın ağzına bir tane tekme atmıştı.

Adam tekmeyi yediği anda koşarak suyun içine doğru atlamış ve kısa sürede de gözden kaybolmuştu. Kung Lao’da sıranın kendisine geldiğini fark etmiş ve kendisini suyun içine bırakmıştı. Gözlerini tekrar açtığında Kung Lao tanıdık bir yer ile karşılaşmış ve gülümsemişti. Çok kısa zaman öncesinde buraya gelmişti ve Bin bir ses Tilkisi ile karşılaşmıştı. O dövüşünü asla unutmayacaktı…

Kung Lao kendisini toparlayıp etrafına bakındığında kimsenin olmadığını fark etmişti. Hemen ardından ise boğazında bir acı hissetmiş ve elini acının yayılan yerine doğru götürmüştü. Vücudunun uyuştuğunu hisseden Kung Lao elini en sonunda götürdüğünde bir iğne ile karşılaşmış ve en sonunda bedeni dengesini kaybederek çimenlerin üstüne doğru yığılmıştı.

***
Sonunda bölüm geldi :D

Evet bir bölüm daha bitti ‘’OY ve YORUM!!’’ diyorum ve atmayanlara ayıp ettiklerini belirtiyorum. Sizlerin sadece 1 dakikasını alacak bu olayı lütfen yapın!!

Bu arada Angoria Whatsapp grubumuz açıldı. Katılmak isteyenler özelden bana numaralarını mesaj olarak göndersinler oradan da konuşuruz ha?

Kung Lao’nun boynuna saplanan iğne kime ait?

Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin :D




Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum