Angoria Bölüm 55: Yolculuk
Kung Rai, kendisine verilen iki döngülük ağaç kesme cezası için tıpkı ondan önceleri yapmış olduğu gibi bahçenin ilerisine doğru ilerlemişti. Korumalar her gün onun için kapıyı açıyor ve acıyan gözler ile birbirlerine bakıyorlardı. Bu günde gelişen olaylar aynı şekilde son bulmuş ve en sonunda ise Kung Rai kendisini bir önceki gün olduğu gibi bahçenin dış tarafında bulmuştu.
Kung Rai geçen zaman boyunca ağaç kesme işinde o kadar ustalaşmış bir haldeydi ki neredeyse kolu kadar geniş olan ağaçları üç vuruşta yere serebiliyordu. Bu sırada ise yapmış olduğu çalışma sayesinde üstündeki fazla kiloların bir kısmından kurtulmuş daha fit bir vücuda sahip olmaya başlamıştı. Ensesi ve omzu daha kaslı bir hale gelmiş ve ağaç kesmekten ötürü omuzlarında bir miktar genişleme söz konusu olmuştu. Bu gelişme Kung Rai'yi son derece memnun ediyor ve bedeninin sadece yemek yemeye alışmış bir domuz gibi olmadığını düşünmesini sağlıyordu.
Kung Lao ile olan son görüşmelerinden bu yana vermiş olduğu kırk jin lik bir kilo kaybı sayesinde bedeninde kilo sadece karın bölgesinde toparlanmıştı. Bunun sayesinde ise vücudundaki kasların kullanım miktarı arttığı için kollarında belirgin olmasa da ufak bir şişkinlik göz önüne çarpar haldeydi.
Kung Rai neredeyse yarım döngüdür her gün ağaç kestiği için bahçenin bir kısmı da açılmıştı ve sırf bu yüzden klan liderleri açılan bölgeyi de bahçeye dahil etmeye karar vermiş ve sınırlarını genişletmeye başlamıştı. Bundan ötürü Kung Rai'nin ağaç kesme alanları iyiden iyiye uzaklaşmış ve buna ek olarak da yürüme mesafesi gün geçtikçe artar bir hale gelmişti. Yine tıpkı geçmiş günlerde olduğu gibi yürüyen Kung Rai akşama kadar yürümeyi amaçlamış ve gözüne kestirdiği ağaçları elinde tutmuş olduğu paslı bir balta ile kesmeye niyetlenmişti.
Kung Rai insanları anlayamıyordu, bahçenin dış tarafından çok korkuyorlardı ancak daha bir kez bile o korkunç kaynak canavarlarından birisini dahi görmemişti. Bu öyle bir şeydi ki Kung Rai'nin özgüveni korkunç derecede artmış ve son bir haftadır hep daha fazla ileriye gitme isteğini arttırmıştı. Kafasını sallayan Kung Rai en sonunda karar vermişti. Bu gün ile birlikte Kung Klanında daha fazla kalmayacak ve Bahçenin en sonuna kadar yürüdükten sonra ayrılmış olacaktı. Böylesine fakir bir klanda durmaktansa ilerideki fırsatlarla dolu hayatını yaşayacak ve engin denizlerde yolunu bulacaktı. Bunun için üstün başarılı ablasının kullanmadığı ve kendisine verdiği mekânsal yüzüğü hayatta kalmasını sağlayacak yemekler kıyafet ve bandajlar ile dolduran Kung Rai en sonunda yola çıkmış ve bir daha bakmamak üzere klanına son kez bakmıştı.
Yolculuğa başladığı anda kendisini daha özgür hisseden Kung Rai büyük bir neşe ile zıplamış ve bir kısmı erimiş olsa da halen duran göbeğinin tıpkı bir jöle gibi sallanmasına neden olmuştu. Bu bile başlı başına bir olay yaratacak göbeğinin dalgalanması bittiğinde ise gülümsemiş ve sırtına astığı baltası ile birlikte rasgele bir yerden ilerleyerek sık ormanlık alanlarda bulmuştu.
Kung Rai yürümenin ve etrafındaki diğer varlıkların güzellikleri izlemenin keyfi ile kimi zaman yürümüş kimi zaman ise daha fazla yürüyemeyeceğine emin olduğu için durmuştu. Yüzüğüne ne kadar yemek depolamış olsa da bu Kung Rai için sadece acil durum kaynağı olarak görülmüş ve sırf bundan ötürü çoğu yemek molasında etrafında bulmuş olduğu kış meyvelerinden yemişti. Çoğu zaman ağzında sadece saman tadı bırakan bu meyveler ile vücudunun direncini düşürmemiş ve yoluna devam etmesini sağlamıştı. Kimi zaman korkmuş olsa da Kung Rai her seferinde yağlı yanaklarını tokatlamış ve bu yolun sadece başlangıç olduğunu hatırlatıp yoluna devam etmişti. Bu sırada ise tekrar etrafına gözünü ve kulağını dikiyor ve nelerin olup olmadığına kendisini iyice hazırlıyordu.
Ormanlık alanda ilerlemeye devam ederken Kung Rai kendisine doğru gelen yüksek sesli bir kükreme ile bir anda sıçramış iki adım geriye doğru kendi tabiri caizse yuvarlanmıştı. Bacaklarının sadece tek bir kükreme ile birlikte yılan balığının suda yüzerken arkasında kalan kuyruğu gibi dalgalandığını fark eden Kung Rai, neden olduğunu bile bilmediği bir şekilde hareket edemez bir halde bulmuştu kendisini tamı tamına dört yüz yetmiş iki nefes boyunca sabit kalan Kung Rai en sonunda ise rahatlamış ve kendisini toparlayarak ilerleyişini sürdürmüştü.
Ağaçların arasında ilerleyişini sürdüren Kung Rai karnının acıktığını hissetmiş ve daha fazla dayanamayarak yürüyüşünü sonlandırmıştı. Çok uzun(!) bir yol yürüdüğüne emin olan Kung Rai en sonunda kendisini bir ağacın gövdesine yaslamış ve oturmuştu. Kafasında kendisine almış olduğu yolluktan bir kısmını yemek geliyordu ama şiddetle kafasını sallamıştı ve bundan ötürü boynundaki eklemlerin kütürdemesini sağlamıştı.
Anlık kütürdeme etkisi ile kasılmış olan boynu bir anda rahatlamış ve içi ferahlamıştı. Bu ferahlama kendisini o kadar memnun etmişti ki en sonunda dayanamamış ve aç bir şekilde gözlerini kapattığı gibi uyumuştu...
Gözlerini açtığı anda kendisini zifiri karanlıkta bulmuş ve daha ağzını açması ile birlikte çığlık atması bir olmuştu. Gece vakti bahçenin dış yüzeyinin bu kadar karanlık olmasını beklemeyen Kung Rai, bu gün ilk fobisini bulmuş ve bir daha bu fobisini tetiklememek için elinden gelen her şeyi yapacağına kendisini inandırmıştı. Tekrar yüzünü tokatlayan Kung Rai kızarmış yanakları ile kendisine geldiğinde ise kafasına bir tane yumruk geçirmişti. Niye insan yanına bir adet meşale almazdı ki?
Karanlığa gözlerinin alışmasını bekleyen Kung Rai şişkin elleri ile etrafa dokunarak hareket etmeye devam etmiş ve en sonunda ise gözleri alıştığı için ağaçlara dokunmaktan vazgeçip düz bir şekilde ilerlemeye devam etmişti. Karanlık bir ortamda olduğu için sadece önündeki üç adımı fark edebilen Kung Rai bu süre zarfında iyice yavaşlamış ve nelerin olduğunu fark etmeye çalışmıştı.
Tam bu sırada ise Kung Rai bir anda ayağının ıslandığını hissetmiş ve neler olduğunu bile anlayamadan bir anda komple suyun içine doğru çekilmişti. Çekilmiş olduğu su ile birlikte bilincinin kaybolduğunu hisseden Kung Rai yapmış olduğu yolculuktan pişmanlık duymaya çoktan başlamıştı...
***
Kung Lao önünde halen uzanmakta olan Siyah Tavşana bakarak gülümsüyordu. İki yanağını da ıslatan birer damla gözyaşı ile Siyah Tavşana doğru baktı ve ''Hoş geldin...'' diye mırıldandı. Gülümsemesi o kadar içtenlik doluydu ki Kung Lao'nun kendisi bile daha önce bu şekilde gülümsemediğini düşünmüş ve gülümseyebildiği kadar gülümsemişti. Bu sırada ise Siyah Tavşanda aynı şekilde gülümsemeye devam etmiş ve göz pınarlarının akmasına izin vermişti. Nasıl olurdu da sevdiği erkeğe tekrar kavuştuğu için sevinemezdi ki?
Siyah Tavşan karşısındaki yakışıklı çocuğa tekrar tekrar bakmış ve sonrasında ise güçlükle kollarını iki yana doğru açarak sarılmak istemişti. Kung Lao böylesi bir çağrı olduğunu anladığı anda ise daha fazla kendisini tutmamış ve atik bir şekilde kollarını kaldırarak Siyah Tavşanına sarılmıştı. Sarılma anında ise ilk kez görüştükleri alan aklına gelmiş ve gözlerinden sayısını bile hesaplayamadığı bir gözyaşının akın etmesine izin vermişti. Hıçkırıkların birbiri ile buluştuğu ve boğazlar arasında oluşan köprü sayesinde el ele tutuşup dans ettiği sayısız nefes boyu iki farklı insan birbirine sarılmış ve birbirlerinin omuzlarında inci tanesi gibi değerli gözyaşlarını birbirlerinin omuzlarına akıtmışlardı. Nefesleri birbiri ile üstün bir uyum ile eşleşmiş ve aynı anda nefes almaya başlamışlardı.
En sonunda ağlamalarının yerini sadece ufak hıçkırıklar aldığında Kung Lao kendisini ayırmış ve içindeki hıçkırığın köprüden ayrılmasına izin vermişti. Tekrar gülümsemiş ve Siyah Tavşanın nasıl olduğuna bakmaya karar vermişti. Siyah Tavşana ilacı verdikten sonra gün geçtikçe güzelliğinin geri döndüğü için çok sevinmişti oysaki...
Şu an karşısında görmüş olduğu kız resmen bir periyi andırıyordu ve insanın ona tamamen sokulmasını yanından hiç ayrılmamasını sağlıyordu. Güzelliği öyle enfesti ki yatakta yatmaktan ötürü iyice bakımsız bir halde olan ve kimi yerleri kırılmış ve kabarmış saçları bile insanın gözlerine bir güzellik abidesi olarak görülüyordu. Kokusu asla çıkmayan çilekler ile süslenmişti. Şimdi uyanık olduğu için daha yoğun bir koku etrafını sarıyor ve kendisini Siyah Tavşana doğru çekiyordu, Kung Lao kalbinin adeta alev almış ve eriyecekmiş gibi hissetmişti. Bu öyle bir duyguydu ki hem canını acıtıyor hem de kendisini mutlu ediyordu.
Aynı duygu seli Siyah Tavşan içinde geçerliydi, karşısında görmüş olduğu çocuk öylesine masum bir surata sahipti ki... Neredeyse beyaza çalan saçı, kırmızıya boyanmış gibi gözüken ince dudakları, utandığından ötürü kızaran burnu... Siyah Tavşanı kendisine doğru çekiyordu, özelliklede kokusu... İlk kez sadece onda fark etmişti kokuyu bu öyle bir kokuydu ki kendisini adeta bana gel diye çekiyordu. Ter ile birlikte kokusunun şiddeti daha da fazla artmış ve burnuna katlanarak dolmaya devam etmişti. Limon kabuğunun kokusu ciğerlerinin bütün gözeneklerine işlemiş ve daha fazlasını işler hale gelmişti.
Kung Lao daha fazla yerinde duramamış ve bir anda yataktan kalkıp kendisini dışarıya doğru fırlatmıştı. Nefes nefese kalmış ve yanakları al al olmuştu, Soğuk havanın burnundan içeriye doğru girmesine izin vermiş ve suratına çarpan havanın yanaklarındaki sıcaklığı düşürmesi için dualar etmişti. Bu sırada ise ağzı ile derin bir nefes almış ve sonrasında ise ''SONUNNNNDAAAAA!!!.......'' diye bağırmıştı.
Sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki sesi yüzünden ağaç tepelerinin üstüne yuva yapmış göçmen kuşlar ürkmüş ve tiz bağırışları ile birlikte hızla kanat çırparak güvenli olduklarını düşündükleri bir ağaca doğru yönelmiş ve derin nefesler ile korku verici sesin bitmesini beklemişlerdi.
Kung Lao en sonunda ciğerlerindeki tüm hava boşaldığı için ikinci bir nefes almış ve yeteri kadar durduğunu düşünerek en sonunda arkasını dönüp içeriye girmeye hazırlanmıştı. Tam bu sırada ise Duan Morphia ile gözleri kesişmiş ve çiğ eti halen parçalamak üzere olduğunu fark etmişti.
Kung Lao kafasını kulübeye doğru çevirerek ''Birazdan Dönücem!!'' demiş ve sonrasında ise Duan Morphia'ya doğru yakınlaşmıştı. Duan Porphia elleri kanlı bir vaziyette düz taşın üstünde eti kesmek ile meşguldü ve terli alnını sürekli kanlı el ile sildiği için suratının büyük bir kısmı kanlar ile dolmuştu. Yanına çocuğun geldiğini gördüğü anda bir miktar kasılmış elinde tutmuş olduğu bıçağın titremesine yol açmıştı. Titremiş olan bıçak etin içine hızla ilerlemiş ve geri çıkarken ise bir anda Duan Morphia'nın parmağını da sıyırıp geçmişti.
''Ah!!'' diye bağırıp ardından ise ufak bir inleme çıkartan Duan Morphia kesmiş olduğu baş parmağını hızla ağzına götürmüş ve yaranın hafiflemesini umduğu için emmeye koyulmuştu. Bu sırada ise Kung Lao ağır ve emin adımlarla gelmiş ve kadının kolunu hafifçe sıkarak ''Bana bırak...'' diye fısıldamış ve gülümsemişti. Duan Morphia, çocuğun bu kadar samimi konuşması karşısında ise kendisini sert tutmuş ve ağzındaki başparmağını çıkartarak kafasını çevirmiş ve ''Teşekkürler sağ ol.'' Diyerek işine devam etmişti. Bu sırada ise Kung Lao dokunuşlarını halen çekmemiş ve biraz daha bastırarak ''Pekala o zaman emir vermemiz gerekiyor sanırım, git içeride yeni kalkmış olan Siyah Tavşana yardım et!'' demiş ve daha sonrasında ise tekrar atik bir şekilde davranarak elinden bıçağı kaptığı gibi kadını hafifçe iteklemiş ve etin direkt olarak kendisine bakmasına olanak tanımıştı.
Bu sırada ise Duan Morphia duymuş olduğu kelimeler ile şaşırmış ve ne olduğunu anlamaya çalışmıştı. Siyah Tavşan? Bunca süredir bu çocuğun yanında mıydı? Gülümseyen kadın ister istemez bacaklarının hareket etmesi ile birlikte yola koyulmuş ve yeni yapılmış olan kulübeden bozma evin içine doğru ilerlemişti.
***
Kung Rai gözlerini tekrar açtığında kendisini kıyıya vurmuş bir halde bulmuş ve sonrasında ise öksürerek içinde bulunan suyu dışarıya doğru çıkarmıştı. Gözlerini açtığında etrafının halen karanlık olduğunu fark etmiş ve elleri yardımı ile kalktıktan sonra yine elleri yardımı ile yolunu bulmaya çalışmıştı. Karanlığın kendisini sindirmiş olması onu o kadar korkutmuştu ki korkunun vermiş olduğu adrenalin ile birlikte vücudu alev alev yanmış ve en sonunda bacaklarında biriken tüm gücü ile birlikte son hız koşmaya başlamıştı. Bunu yaparken ise zihninin garip oyunları ile birlikte takip edilme hissi en karanlık bölgelerinden fırlamış ve daha fazla koşmasına sebep olmuştu.
Bu sırada ise içindeki takip edilme dürtüsü daha fazla koşmasına neden olmuş ve en sonunda sert dallar ve yapraklardan kurtularak açık bir araziye ilerlemesi ile daha da hız bulmuştu. Arkasından gelen bir hırlama ile birlikte Kung Rai bir anda durmuş ve arkasına dönmek gibi bir gaflete düşmüştü. Arkasını döndüğü anda ise karşısında gece kadar karanlık bir vücut ve onun tam zıttı gibi görünen engin deniz kadar mavi parlak bir çift göz ile karşılaşmıştı. Hırlamanın sahibi olan yaratık bir anda üstüne atlamış ve güçlü altı adet bacağıyla Kung Rai'nin yap kaplamış bedenini devirmiş ve hızlıca kol ve bacaklarına baskı yaparak hareket etmesini engellemişti. Kung Rai yapmış olduğu yolculuğa defalarca lanetler okumuş ve sevgili annesine dualar etmeye başlamıştı.
İşte tam bu sırada sanki adeta duaları kabul olmuş gibi bir anda ortalık beyaz bir ışık sütunuyla aydınlığa boğulmuş ve kendisi ile üstünde bulunan yaratığı kör edercesine göz bebeklerinin içine dolmaya başlamıştı...
Comment Now
0 yorum