Angoria Bölüm 52: Kuruyan Gülüşler
Kung Lao gelen tek bir tiz çığlık ile birlikte güle oynaya ilerlemeye başlamıştı. Zıplayarak gittiği tabutları yanında dimdik bir şekilde durmuş ve ağzının kulaklarına geleceği şekilde bir gülümseme sunmuştu. Bütün haydutlar kafasını Kung Lao'ya çevirmiş ve ''Neler Oluyor!!'' diye çığlıklarını atmaya koyulmuştu.
Kung Lao gelen çaresizlik duygusunun insanları nasıl mahvettiğini ve kulağına doğru adeta bir koro gibi yansıdığını hissettiğinde neredeyse zevkten inleyecekti. Daha öncesinde yapmış olduğu minik işkenceden de tıpkı buna benzer bir zevk aldığında Kung Lao neredeyse bayılacaktı. Şimdi ise bu zevk içinde bir coşku oluşturuyor ve kanının kaynamasını sağlıyordu.
Kung Lao çığlık atan adamın yanına doğru ilerlemiş ve gülümsemişti. Adam kafasını iki yana sallıyor küvetin içinde debeleniyor kendisini oradan oraya atmak ile cebelleşiyordu. Kung Lao bu durumu gördüğünde daha da mutlu olmuş ve gülümseyerek ''Nasıl ama ilacım çok etkili değil mi? Sizler o kadar güçlü olacaksınız ki; buna bedenleriniz dayanmayacak demiş ve elindeki Duan Morphia'dan almış olduğu hançeri adamın ince suratında gezdirmişti.
Gezdirdiği yerlerden çıkan hafif kan en sonunda suratını doldurduğunda ise Kung Lao sırıtmış ve ''Ah şimdi aklıma geldi de senin gözlerin gerçekten kötü bakıyor...'' demiş ve sonrasında ise hiçbir belirti göstermeden elindeki hançeri adamın tek gözüne direkt olarak sokmuştu.
''UWAAAA!!!''
Adam acıdan o kadar kötü bir şekilde bağırıyordu ki Kung Lao bir an adama eziyet etmeyi bırakacaktı. Sadece bir anlık düşünceden sıyrılan Kung Lao tek elini de adamın gözüne sokmuş ve sonrasında ise ikisini birden ağır bir şekilde çıkarmaya koyulmuştu.
Adamın gözleri ilk başta çıkmak için direnmiş sonrasında ise sanki bağlarından kopmuş gibi Kung Lao'nun eline doğru hızlıca ilerlemişti. Gözler ile birlikte çıkan sinir yapısı da hızlıca Kung Lao'ya doğru ilerlemiş ve en sonunda ise durmuştu. Bu sırada ise adam Kung Lao'nun elindeki sağlam göz ile halen görmeye devam etmekteydi ve göz tek bir yere doğru irice açılmış ve öylece durmuştu.
Kung Lao elindeki yaşayan göze doğru eğilmiş ve sonrasında ise dili ile yalamıştı. ''BU gözler sanırım çok şey görmüş baksana...'' demiş ve yalamış olduğu gözü sinir bağlarından keserek yere doğru fırlatmıştı.
Adamın gözünden akan kanlar ve boğazından çıkan çığlık o kadar ahenk içerisinde akıyordu ki görenlerin bunu hem bir sanat hem de bir katliam olarak çok rahat görebilirdi. Kung Lao adam ile işinin bittiğini düşündüğünde ise adamı arkasında bırakmış ve bir sonraki hedefine geçmişti.
Sıradaki hedefinin kafası tamamen keldi ve gözlerinin birinde derin bir kesik izi bulunmaktaydı. Kung Lao bir önceki kişinin gözlerini çıkarmış olduğu için sıradaki kişinin kulaklarının gitmesinin çok daha doğru olacağını düşünmüş ve sırıtarak ''Ne kadar da güzel kulakların var şuna bakın millet!! Kıkırdak yapısı muhteşem değil mi? Bence öyle!!'' demiş ve tekrar o derin sırıtmasını insanlara göstermeye başlamıştı. İnsanların bir kısmı sırıtmayı gördüklerinde paçalarından aşağıya doğru akan sıvının içlerinde bulundukları şifalı su olduğunu düşünmelerine sebep olmuştu. Hangi çocuk bu kadar şeytani bir şeyi yapabilirdi ki? Kimisi Tanrıya yalvarmaya başlamış ve buradan kurtulursa asla kötülük yapmayacağını ve bir kasabaya yerleşerek çiftçilik yapacaklarını haykırmıştı.
Ancak Kung Lao'nun kulağına gelen bu dualar sadece daha da fazla eğlenmesine yardımda bulunmuş ve kana susamışlığı daha da fazla artış göstermişti. Kung Lao daha fazla zevk almaya başladığı an elindeki hançeri adamın kulağına dayamış ve tek hamlede tüm kulağın elinde kalmasını sağlamıştı. Diğer kulağa ilerleyen Kung Lao önündeki çığlıklar ile bütünleşmiş adama bakmıştı. İçinden sanki bir ses yükseltici fışkırır gibi sürekli olarak bağırıyordu. Kung Lao bağırışlarının selinde kaybolurken gözlerinden çıkan bir ışık ile birlikte tekrar tek bir hamlede kulağın kopmasını sağlamış ve elinde bulunan kulakların ikisini de bir araya getirdikten sonra bir süre durmuştu. Tıpkı içine taş sıkışan bir yel değirmeninin aniden durması gibi duran Kung Lao en az on nefes süresi boyunca o şekilde durmuş sonrasında ise kafasını tekrar kaldırarak ''Baksana bu iki kulak bana biraz fazla gelir... tekini geri ister misin?'' diye sormuştu.
Adam sadece kafasını sallayarak cevap verebilmişti. O kadar çok korkmuştu ki adamın tek bir kelie etmeye bile dermanı yoktu. Kung Lao kafasını iki yana sallayan adama bakmış ve ''Oh!! Demek istiyorsun... Çok iyi !! Çook İyii!! Demiş ve hançerin kabzasını adamın ağzına doğru vurmuştu.
Kabzayı adamın ağzına doğru vurduğu anda adamın dudakları patlamış ve darbenin etkisi ile birlikte öndeki alt ve üst olmak üzere sekiz tane dişi de onun ile birlikte kırılmıştı. Kung Lao'nun suratı bir anda tatminsizlik ile dalanmış ve elindeki kulakları sıkarak elini kullanabilir hale gelmiş ve sonrasında ise adamın üst dudağını havaya kaldırarak ''Ne var biliyor musun? Senin dudaklara da ihtiyacın yok ki!'' demiş ve adamın üst dudağını ağır ağır tıpkı bir ağacı kesen testere gibi kesmeye koyulmuştu.
Adam çığlıklarını ve küfürlerini ne kadar çok haykırmış olsa da elinden başka hiçbir şey gelmemiş ve yavaş yavaş etinin kesilmesini seyredebilmişti. BU sırada ise Kung Lao'nun sadece kırmızı gözlerine bakabilmiş ve ölümün kendisini gelip alması için dua etmişti. Kung Lao alt dudağı tek parmağı ile çekiştirmiş ve ''Eh üste gere yoksa buna hiç yoktur...'' diyerek Alt dudağına ard arda üç farklı saplama hamlesinde bulunmuştu.
Dudak saplama darbelerinden sonra yarı yarıya kopmuş bir haldeydi. Dudağı surata tutan sadece üç farklı yerde minik et parçacığı kalmıştı. Kung Lao kendisinin bu konuda başarısız olduğunu hissetmiş ve sinirlenerek geriye kalan üç parçayı da eli ile hızlıca çekiştirmiş ve kopartmıştı.
Adamın dudakları da gidince oluşan açıklık o kadar fazlaydı ki içerisine istediğiniz her şeyi sokabilir duruma gelmişti. Girişi tıpkı bir deponun girişine benzemiş ve bu Kung Lao'yu öldüresiye çok mutlu etmişti. Kung Lao adamın acıdan debelenmesine bile izin vermiyordu bacağı ile adamın kafasını sabitlemiş ve bir milim bile oynamasına izin vermemişti. Kung Lao daha sonrasında ise ''Al bakalım buyur istediğin diğer kulak...'' demiş ve elindeki ezilmiş kulaklardan birisini adamın ağzına doğru tıkıştırmıştı.
Kung Lao adamın ağzına kulağını soktuktan sonra çıkarmaması için emin olmak istemiş ve ''Çiğne!'' diye komut vermişti. Bu sırada ise adamın elmacık kemiğinin üstünde Kung Lao elindeki bıçağı sivri kısmından döndürmeye başlamıştı. Adam kendisini o kadar çaresiz hissetmişti ki yapabileceği tek şeyin çocuğun emrine uymak olduğunu çok iyi bilir hale gelmişti. Ağzını yavaş yavaş oynatan adam tiksinme ve elinden hiçbir şeyin gelmeyecek olması ile birlikte ağır ağır ağzındaki kendi kulağını çiğnemeye koyulmuştu. Kıkırdağın her çiğneme ile birlikte çıkarmış olduğu gürültü Kung Lao'nun bakışlarının yukarıya doğru kaymasına vesile oluştu. ''Hepsi sana gelecek...'' diye mırıldanan Kung Lao daha sonrasında ise adamın kulağı iyice çiğnemiş olduğunu fark etmiş ve ''Şimdi yut onu!'' diye bir diğer talimatını belirtmişti.
Adam ise kafasını tekrar iki yana sallamaya çalışmış ancak başarılı olamamıştı. Kung Lao'nun kırmızı gözleri tekrar canlanmış ve altındaki adama doğru sert bir şekilde bakarak ''O kulağı yutmazsan ben zorla yutturacağım ve bunu yaparken elime gelen ne var ne yok içinden sökeceğim... Bunu istemeyip hayatta kalmak istiyorsan o kulağı yutacaksın!!'' diye bağırmış ve sonrasında ise bir derin nefes almıştı.
İkinci derin nefesini aldığı anda adam bunu bir sayaç olduğunu çok iyi bildiği için daha fazla kendisini tutamamış ve en sonunda dilinin üstündeki çiğnenmiş kulağı, dilinden kaydırarak boğazına oradan ise yemek borusuna doğru kaydırmıştı. Kung Lao boğazın üstünde bulunan adem elmasının önce yukarıya ardından ise aşağıya doğru inişini zevk ile birlikte izlemiş ve sonrasında ise bacaklarını kaldırarak hiç arkasına bakmadan ilerlemişti.
Bir sonraki hedefe geçtiğinde Kung Lao önünde şişman suratı adeta yanaktan oluşan bir adam ile karşılaşmış ve ''Ohhoo!!!'' diye neşe ile bağırmıştı. Adamın suratından etrafa doğru yayılan ter o kadar fazlaydı ki Kung Lao bir an adamın yeni yıkanmış olabileceğini hissetmişti.
Suratının büyükliğine nazaran kafasının üst bölümü o kadar küçüktü ki kısa saçları ile birlikte adamın kafası çimen kaplı gibi görülüyordu. Zaten ondan ötürü kimse ismini kullanmaz herkes çim kafa derdi Kung Lao'da bu onurlu(!) lakabı sürdürmeyi düşünmüş ve ''Çim kafa oyuna hazırladın değil mi kendini? Doğruyu söyle o suyun içine bırakmadın değil mi?'' diye sormuş ve dudağındaki sırıtmayı bir miktar daha arttırmıştı. Dudakğını dili ile birlikte yalan Kung Lao ''Hımm öncelikle senin bu yanakların nedense normalden çok daha büyük değil mi? Ne dersin biraz küçültelim mi?'' demiş ve sonrasında ise elindeki hançeri tıpkı kasabın etine baktığı gibi bakmış olduğu adama doğru yaklaştırmıştı.
Adam ''Hayır hayır hiç gerek yok !! ben bu yanaklar ile memnunum cidden bak!!'' diye bağırmış ve çığlık atmıştı. Ancak bu çığlıklar Kung Lao'yu nasıl olurda durdurabilirdi ki? Adamın yağ tulumu yanaklarına bakan Kung Lao daha sonrasında hiçbir şey söylememiş ve elindeki bıçağı adamın yanaklarından birisine doğru ufak bir çentik atarak kesmişti. Sonrasında ise Kung Lao bıçağı çektik attığı derinin altına doru götürmüş ve keskin ucu ile birlikte ufak ufak kesme işlemine koyulmuştu.
Adam her bıçak darbesi ile birlikte çığlıklar atıyor ve kafasını sallamaya çalışıyordu ancak bu bir diğer kişi gibi mümkün bile değildi. Adam sadece Kung Lao'nun neler yaptığını hissetmeye mahkum bir suçluydu o kadar...
Kung Lao her bıçak darbesi ile gökyüzüne doğru yankılanan çığlıklara bir yenisini ekliyor ve işlemine devam ediyordu. Her küçük bıçağın darbesi ile birlikte önündeki şişman adamın yanaklarındaki deri havaya kalkıyor ve kanlı bir yol gibi görünerek Kung Lao'nun nereye götürmek istediğine bağlı olarak bir oraya bir buraya gidiyordu...
Kung Lao en sonunda eserini tamamladığında adamın suratındaki yanaklardan sadece kan akan kırmızı bir parça kalmıştı. Kung Lao en sonunda ağzını açmış ve ''Hey baksana!! Şu et parçaları biraz fazla gibi görünüyor yahu!!!'' diye seslenmiş ve hemen ardından ise tıpkı testere gibi şişman adamın suratındaki yanağını ağır ağır kesmeye koyulmuştu. Bıçak etin her santimini keserken pürüzsüzce yanağın içinde ilerliyor ve efendisinin yeni hareketini bekliyordu. Kung Lao en sonunda ilk yanağı bitirdiğinde adam o kadar çok acıya mahrum kalmıştı ki daha fazlasına dayanamamış ve bayılmıştı. Kung Lao bayıldığını fark ettiğinde ise ilgisini kaybetmiş ve adamın kafasında bacağını çekerek ayağa kalkıp yürümeye koyulmuştu.
Kung Lao sayısı yüze yakın olan küvetlerden hangisine gideceğini bilemiyordu bu yüzden bir süre kararsızlık yaşamıştı. Kimisi acılardan ötürü bayılmıştı, kimisi ise halen bağırıyordu ancak eskisi gibi mükemmel bir ses çıkmıyordu. Kung Lao bir sürede daha beklemiş ve en sonunda derin bir çığlığın Kung Lao'ya doğru ulaşmasını izlemişti.
Kung Lao sesin önce kulağından içeriye, daha sonra kulak zarına ve oradan da çekiç, örs ve üzengi kemiklerine ulaşmasını hissetmiş ve ağzından büyük bir ''Ohhhhh....'' Kelimeleri dökülmüştü. Sesi duyduğu anda tanımış olsa da kim olduğunu çok merak eder bir halde sesin yönüne doğru gitmişti. Tam o anda ise ''GELME!!!'' diye bir bağırış duyulmuştu.
Kung Lao bunu diyen kişinin lider olduğunu anladığında zaten çok eğleneceğini başından beri biliyordu. Adımlarını ağır ağır atmaya başlamış velindeki bıçağın ucundan kan damlalarının süzülmesine izin vermişti. Yüzüne vermiş olduğu karanlık sırıtması ve kendisi fark etmese de gecenin karanlığında hiçbir sebebe bağlı olmadan parlayan kırmızı gözleri ile ölümün ta kendisi gibi duruyordu...
Kung Lao'nun her adımı ile birlikte ise adamın sesi yankılanıyordu çığlıkları bazen öksürüğe dönüyor bazen ise küvetinden seslerin çıkmasına sebep oluyordu. ''SANA GELME DEDİM!!!'' diye bağıran adamın sesi tüm orman içerisinde yankılanmaya devam etmiş ve geride kalan son kuşunda ürkerek uzaklaşmasına neden olmuştu. Ay ışında şuan bu çığlıklardan ötürü etraflarında hiçbir hayvan bulunmuyor ve yaklaşmaya bile korkuyorlardı. Onlar için mantık şu şekildeydi; Büyük bir çığlık! Büyük bir yaratık! o yüzden hiçbir hayvan bunu riske ederek o bölgeye doğru adımlarını bile atamıyordu...
Kung Lao ise ağır adımlar ile yaklaşmaya devam ediyordu. En sonunda gözleri birbirleri ile buluştuğunda Kung Lao yeni bir genç kız gibi kafasını yana doğru eğip göz kapaklarını sürekli açıp kapatmış ve ''Merhaba bay lider...'' Diye kısık sesli konuşmuştu. ''GELME!! NE OLUR NE OLUR!! BE-BENİM BEDENİM AH!!!:::'' diye bağırmış ve en sonunda ise sesi fısıltı ile çıkarak ''eriyor...'' diye mırıldanmıştı.
Kung Lao adamın neredeyse baygın haline baktığında iç çekti ve ''Biliyor musun sanırım içlerinde yapacaklarımın en fazlası sana ait ama dayanamayacaksın bile... Bu yüzden sana bir kıyak geçmeyi uygun görüyorum. Bu yapacağım hareketin sevgili eşinden bir lütuf olacağını düşünebilirsin...'' demiş ve bıçağı yüzüğüne koyarak iki eli ile karşısında liderin kafasını kavramıştı. Lider o anda boynunun kırılarak öldürüleceğini çok iyi biliyordu ve gözlerini kapattığı anda dudaklarından ''Teşekkür ederim... Morphia '' kelimeleri dökülmüştü.
Ancak Kung Lao'nun aklında çok daha farklı bir işkence hayat bulmuştu ve bunu yapması hepsinden daha fazla zevk verecekti... Bu öyle bir işkenceydi ki kendisini tutamayıp hemen başlayacaktı...
Derin bir nefes alan Kung Lao ''Son sözlerin bunlar mı?'' demiş ve adama bakmıştı. Adam ise sırıtmış ve ''O orospuyu öbür dünyada bekliyor olucam!! Tadına doyamadım!!'' demiş ve Kung Lao'nun yüzüne doğru tükürmüştü.
Kung Lao suratına gelen tükürüğü silmiş ve ''Pekala o zaman başlıyorum...'' diyerek son derece sakin bir biçimde ellerindeki gücü kullanarak alttan ve üstten liderin kafasına baskı yapmaya koyulmuştu. Lider daha ne olduğunu anlayamamıştı ki kafatası kemiklerinin bir anda yamulduğunu hissetmiş ve çığlık çığlığa kafasını iki yana çevirmeye koyulmuştu.
Ancak bu Kung Lao'nun demir gibi sert bacaklarında yapmak pek te mümkün değildi...
Kung Lao en sonunda kafatasının hiç kırılmadan içeriye doğru çöküşünü ve çene kemiğinin dişleri kırılarak dökülüşünü izlemiş ve zevkten adeta uçmuştu. Gözleri istemsiz havaya doğru kaymış ve ağzından salyalar akmaktaydı. ''Daha fazla...'' diye fısıldayan Kung Lao kollarına kaynak gücünü yönlendirerek daha fazla sıkmaya başlamıştı.
Gelen ani baskıdan ötürü Adamın açılmaya ağzı bir anda çökmüş ve kafatası ise üst tarafından dümdüz bir hal almıştı. İki yan taraftan bombeleşen kafatasının yan tarafında bulunan damaları belirginleşmiş ve şişmişti. Kung Lao daha fazla bastırmaya başlamıştı. Bu baskıdan ötürü burnu daha fazla dayanamamış ve iki farklı bölgesinden kırılarak çarpık bir görüntü oluşturmuştu. Gözleri ise baskıdan ötürü yuvalarından ağır ağır dışarıya doğru çıkmaktaydı.
Kung Lao daha fazla güç eklediğinde ise liderin gözlerinden birisi oluşan baskıya dayanamamış ve tıpkı bir demirden bir okun gidiş hızına eş değer bir hızla göz yuvarından dışarıya doğru fırlamıştı. Diğer göz ise kemiklerin sürekli olarak kırılmasından ötürü altta kalmış ve iyice ezilerek neredeyse yok denecek kadar un ufak olmuştu. Kung Lao'nun bir sonraki baskısı ile birlikte kafatasının iki yan tarafındaki kemiklerde kılcal kırılmalar meydana gelmişti. Kung Lao en sonunda bütün kaynak gücünü bastırmaya yönlendirdiğinde ise kafa tası daha fazla dayanamamış ve iki yan taraftan patlamıştı...
Kung Lao suratına doğru fırlayan beynin bir parçasını suratından almış ve iğrenir bir biçimde fırlatmıştı.
Daha fazla durmasının bir anlamı kalmadığını düşünen Kung Lao ise üstü başı kan bir biçimde kalmış ve yavaşça tutsakların olduğu alana doğru ilerlemeye başlamıştı. Daha fazla bu pisliklerin yanında durmak istemeyen Kung Lao kendisini köylülerin yanına doğru sürmüştü.
Bu sırada ise adım atarak uzaklaştığı her tabutun içindeki karışım bedeni eritme işlemini sona erdirmiş ve boş kafalar yere doğru düşmüştü...
Comment Now
0 yorum