Angoria Bölüm 5: Liderliğini sen yapacaksın!!
Kung Lao göğsünün acısı ile birlikte ağzına doğru akın eden kanı daha fazla tutamadı ve ağzından dışarıya bir gayzer gibi çıkmasına izin verdi. Uzun süredir koştuğu için bacakları tutamayacak hale gelmişti. ''Bu kadar koştuktan sonra eminim ki beni bulamayacaklardır.'' diye kendinden emin bir şekilde konuşmuş ve daha sonrasında ise ağzının kenarında kalmış olan kan sızıntısını kaftanının kollarından birisine silmişti.
O kadar heyecanlanıp ayrıca koştuktan sonra düşünme yetisini kaybeden Kung Lao daha sonra dinlemek için seçtiği bir ağaç altına oturduktan sonra bir anda fark etmişti, Evet belki onlar benim izimi bulamaz ama bende artık klanın yerini bulamayacağım sanırım... diye düşünmüştü.
Aldığı darbe ile birlikte kırık kaburgası tekrar kırılmış olan Kung Lao acı ile birlikte yüzünü buruşturmuş ve bu hali ile birlikte yüzü yaşlı bir şempanzenin kırışık poposuna dönmüştü. İki derin nefes alarak kontrol eden Kung Lao kontrolünü tamamladığında ise alt organlarından bir kürdan kadar uzaklıktaki kemiğinin kırıldığından emindi.
Bunu düzeltebilmek için çözüm yolları arayan Kung Lao aklına gelen tek bir isim ile gözlerinin ışıl ışıl parıldamasına engel olamamıştı. O isim ise ''Aziz Yordan'ın Taş Bitkisinden '' başkası olamazdı...
Ancak bu aziz bitkiyi bulabilmenin aşırı derecede nadir olduğunu bilen Kung Lao'nun aklına bir başka soru yönelmişti. Bulduğunda onu nasıl yerinden koparacaktı ki?
Aziz Yordan'ın taş bitkisi o kadar sert ve ağır kayaların altında yetişirdi ki, yetişimi temel aleminin zirvesinde olan bir insan bile kolayca kaldıramazdı. Kaldırlacak olsa bile tek başına alınabilmesi imkansızdı. Tamamen kayaya bağlı olan bu gri renkteki bitkinin kökleri kaya içerisinde öyle kuvvetli bir şekilde dağılmıştı ki kayayı un ufak etmek gerekirdi. Ancak bunu yaptığın zaman bitki ölür ve mucize kırıkları iyileştirme yetisi çöldeki bir kum tanesi gibi etrafta kaybolup giderdi.
Ancak bir bıçak sayesinde bitkinin içindeki bütün sıvı bir kaba koyulur ve daha sonrasında kesilirse işlevini yerine getirecek duruma gelirdi. O zaman bile bitki üzerinde yapılacak bir ton işlem vardı. Bunları düşünmenin bir anlam ifade etmeyeceğini düşünen Kung Lao daha fazla oturamadı ve yer yer çimen lekeleri,kan ve tozdan kirlenmiş kaftanını sürükleyerek ilerlemeye devam etti. İlerlerken ise bulabilmesi ve elde edebilmesi için tanrıya dua etti.
***
Kung Drof bu olanları söyledikten sonra Kung Cao Meng'in suratı bir taşın rengi ile tıpatıp aynı hale gelmişti,hatta öyle benzerlik vardı ki gözleri az gören bir insan Kung Cao Meng'i taş bile sanabilirdi.
(Yn: Taş derken burada heykel demek istedim ama heykelin bu kadar güzel durmadığını fark ettiğimde taşa dönüştürdüm.)
Bir anda titremeye başlayan Kung Cao Meng ''Lüt..fen... Bu çöpe acıyın elder, bu çöp sizden merhamet dilemekte'' dedi ve ellerini avuç içlerinden birleştirerek kafasını öne eğmişti. Kung Drof sadece göz ucu ile bakmış ve ''Çek o acınası kokuşmuş ellerini, kaftanımın kokusunu zedeliyorsun'' demişti.
Bu sözlerin karşısında Kung Cao Meng sinirlenmiş olmasına karşın karşısındaki kişinin Kung Drof olduğunu bildiğinden sesini çıkaramamıştı, aynı zamanda öyle çok utanmıştı ki taşa dönmüş suratının yanaklarında hafif bir pembelik vardı. Ancak şuan ne sinirlenecek nede bir kadın gibi utanılacak bir zaman ve durumdaydı. Kürkünü en az hasar ile bile olsa koruyabilecekse, ne olursa olsun yapardı. Bu öyle bir durumdu ki eşini öldürmesini istemiş olsa Kung Cao Meng öldürmek zorundaydı. Zaten öldürmemiş olursa biliyordu ki Kung Drof gelip ikisini de öldürecekti.
Hızlı bir şekilde hareketlerini değiştiren Kung Cao Meng kendisini doğruca Kung Drof'un ayaklarının dibine atmış ve ayağının ucunun dudaklarına geleceği şekilde secdeye kapanmıştı. Kendisini şuan en pislik canlı olan bilinen bin ceset kurtcuğundan daha kötü hissediyordu. Ancak bunu yapmazsa da bu cezadan kurtulabilmesinin imkanı olmadığının farkındaydı.
''Bu küçüğünüz size yalvarıyor, bir kez affediniz, size bu küçüğünüz söz veriyor ki bir daha asla böyle tatsız bir olay yaşanmayacaktır.'' demiş ve dudaklarını Kung Drof'un ayağının bir santim yukarısında tutmuştu. Aradan beş nefeslik zaman geçtiğinde, Kung Cao Meng'in sırtından aşağıya doğru soğuk yağmur damlası gibi terler dökülmeye başlamıştı. Kung Drof'un bu süreç içerisinde bir santim bile değişiklik olmamış ve halen suratı ile bahçenin kapısını kontrol etmekteydi.
Bu sırada ise Kung Liu Bahçe'ye çıkmış ve Kung Lao'yu kontrol etmek istemişti. Ancak daha Bahçe'ye açılan iç kapıya gelmiş ve kapıyı açmıştı ki, bütün gözlerin pür dikkat kendisine gelmesi ile birlikte öyle çok şaşırmıştı ki yapması gerekeni unutup sadece etrafta boş boş gezerken bulabilmişti kendisini...
Ortalıkta gezerken ise bir anda Kung Drof'un bir yerde dikildiğini görmüş ve yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Alt yarısı çalılar yüzünden görünmeyen Kung Drof'un belirli bir yakınlığa geldikten sonra bacaklarında ki insanı görmüş ve kardeşine pür dikkat bakakalmıştı.
Kardeşi normal şartlarda o kadar iyi huylu birisiydi ki tanımayan birisi yeryüzüne gönderilmiş bir melek olduğuna inanabilirdi. Ancak bunların olabilmesi için bir takım kriterler mevcut idi. Bu kriterler bazen öyle fazla olurdu ki sana sinirlenmemesi için bir solucan gibi topağı eşeleyerek kaçmaktan fazla seçeneğin kalmaz idi.
İşte bu olduğunda ise kardeşi Kung Drof yeryüzüne çıkmış bir şeytandan farksız idi.Kung Liu şuan Kung Drof'un ayağının altında yatan kişinin kim olduğunu hatırlamıyordu ama, eğer bu pozisyonda ise kesinlikle işlediği bir hata olduğuna emindi. Kardeşine doğru bakmayı sürdüren Kung Liu, normal şartlar içerisinde yüz adımda kendisini hisseden Kung Drof'a şaşkınlık içerisinde bakmaya başladı. Şimdi bin kez seslenmesi gerek Kung Drof sadece kafasını çevirmiş ve Bahçe'nin asıl giriş kapısına bakışını sürdürüyordu.
Bir miktar sinirlenen ancak sinirlendiği kişinin kendi kardeşi olduğunu unutmayan Kung Liu kısa sürede iki kuru öksürük çıkartmış ve Kung Drof'un bakmasını sağlamaya çalışmıştı.
İki nefeslik süre sonunda tepki veren Kung Drof karşısında kardeşini gördüğünde şaşırmış ve ''Senin burada ne işin var gibi saçma bir soru sormuştu...'' Kung Liu sorduğu soruyu es geçmiş ve sorusuna soru ile karşılık vererek ''Bu neler yaptı?'' demişti.
Kung Drof kardeşinin bu sorusu üstüne ''Neler yapmadı ki... '' diye iç geçirmiş ve bütün yaşanan olayları eksiksiz anlatmaya başlamıştı. Olayların yarısında ise kendisini tutmuş ve ciğerlerinin içine derin bir nefes çekerek ''Sonrasında ise bu aptal yüzünden bütün korumalar çocuklar ile ilgilenirken, Kung Lao içeriye doğru açılan kapıyı açmış ve Bahçe'nin derinliklerine doğru kayboldu...'' demişti.
Kung Liu bütün olayları dinlerken metanetini korumuş olsa da en sonunda söylenen olaydan sonra kafasının üstünde toparlanan yağmur bulutlarının şimşekler çakmasına engel olamamış ve yüzünü istemsiz olarak buruşturmuştu. Doğruca Kung Cao Meng'e bakan Kung Liu kendisinin eğitim amacı ile bizzat mühürlemiş olduğu kaynak gücünün mührünü istemsiz olarak açmış ve tüm gücü ile Kung Drof'un ayağına secdede olan Kunf Cao Meng'e bir tane tekme atmıştı.
Ardından ise ''GERİZEKALI!!!!'' diye kükreyen Kung Liu hiç hızını kaybetmeden halen aldığı darbe ile havada süzülmekte olan Kung Cao Meng'i kafasından yakalamış ve kafasını parmakları ile ezmeye başlamıştı.
Eğer çığlıklar para olarak sayılmış olsaydı, şuan Kung Cao Meng'in içlerindeki en zengin olan kişi olduğu ile ilgili herkes hemfikirdi. Öyle dehçet verici çığlıklar yükseliyordu ki bahçe'de baygın olan Kung Rai ve Jhin bile uyanmışlar ve doğrudan Kung Cao Meng'e bakmaya başlamışlardı. Çığlıkların sebebinin klan lideri olduğunu gören herkes bir anlığına bu derece kuvvetli olduğuna şaşırmış, ardından ise dedikodu yapmaya başlamışlardı.
Kung Liu gücünü herkes içerisinde gösterdiği için bir miktar kendisini mahcup ve üzütülü hissetmişti. Bu zamana kadar kuş uçan bir yerde bile eğiti yapmamış ve gücünü yükseltmişti. Kardeşi gibi herkesin kendisinden korkmasını istememiş ve sırf bu yüzdende kendisini hep sakat,acınası göstermişti. Tengri klanın himayesinde yaşamasıda bir nedenden ötürüydü. İkinci nedeni ise klanda ki işlerinin fazla olmasını istememesiydi...
Devamlı çığlıklar atmaya devam eden Kung Cao Meng'in çaresiz çırpınışları etrafında ki herkesin kanının donmasına ve hareket dahi edemez hale gelmesine neden olmuştu. O kadar hızlı çırpınıyordu ki tıpkı bir balıkçının elinden kurtulmaya çalışan somon balığı gibiydi. Kung Liu sıkmaya devam ederken bir yandan da kafasını Kung Cao Meng'in kulaklarına doğru yaklaştırmıştı. ''Sen ölecek olsan bile benim varisimi ne hakla korumamayı seçersin? Yoksa sen bu klanın imparatoru musun? '' diye soru sormuştu.
Abisinin yaptığı hareketleri ve gözü dönmüşlüğünü neredeyse unutmuş olan Kung Drof bir anlığına da olsa ölümü gördüğüne emindi. Kendisini şeytan diye çağırarak korkan kişiler, şuan ki abisi ile tanışmış olsalar kesinlikle bir Tanrı'nın gazabına uğradıklarını düşünürlerdi.
Kung Liu'nun yaymış olduğu aura öyle korktucuydu ki, etrafında yaşayan çiçekler ve böcekler birer birer ölmeye,solmaya başlamışlardı. Bunun yanısıra daha ancak gücünün ufacık bir kısmını kullanan Kung Liu Daha fazla kullanmanın büyük bir sorun olacağına kesinlikle emindi. İçlerinde Tengri klanından buraya sırf tatil yapmak ve dinlenmek için gelen kişiler klan liderlerine kesinlikle bu haberi iletecekti...
Yapmış olduğu hata ile sonra yüzleşmesi gerektiğini bilen Kung Liu ''Yoksa sen bu klanın İmparatoru musun? '' diye sorusunu yinelemişti. Ancak yenilemiş olsa bile KUng Cao Meng çoktan bayılmıştı ve Kung Liu'ya cevap verebilecek halde değildi...
Bayıldığını fark eden Kung Liu daha da sinirlenmiş ve havada tutmuş olduğu kafayı daha fazla sıkarak son gücü ile birlikte yeşil çimenlerin içine doğru vurmuştu.
Darbenin şiddeti ile birlikte çimenlerin rengi bir anda yeşilden, kırmızıya bürünmüş ve etrafa iki farklı çatırtının çıkmasına imkan sağlamıştı. Darbe o kadar şiddetliydi ki çimenlerin olmasına rağmen Kung Cao Meng'in kafası yarısına kadar batmış ve toprağın kimi yerlerinde çatlaklar oluşmasını sağlamıştı.
İki farklı çatırtıyı duyan herkesin içi bir nefes süresince titremişti. Çünkü bu çatırtılar topraktan değil bizzat Kung Cao Meng'in yüzünden gelmişti. Çatırtıların ilk burnundan ikincisi ise alt çenesinden gelen Kung Cao Meng öyle sefil bir çığlık atmıştı ki duyan insanların acıması bir o kadar da artmıştı. İçlerinden birisi Kung Liu'nun yapmış olduğu hareket ile birlikte yanına gidip haddini bildirmek istese de Kung Drof bakışlarını doğruca ona yönlendirmiş ve bir adım daha atmasına engel olmuştu.
Bu sırada ise Kung Cao Meng keşke kolumu kesmiş olsam diye düşünmekteydi. Korkmuş olduğu şeytana yalvarırken nereden bilecekti ki bir tanrıyı engelliyor olduğunu. hüngür hüngür ağlamaya başlayan Kung Cao Meng kırılan çenesi ile birlikte bir şeyler söylemek istiyor ancak bir türlü beceremiyordu. Kung Liu ise söylemek istediğini bildiği için durmuş ve dinlemek istemişti ancak bir şey söylemeyince dahada sinirlenmiş ve kafasını sıkan elin gücünü arttırmıştı.
Kafatasından gelen çatlama sesleri kaynak gücü olan herkes tarafından duyulabiliyordu. Öyle mide bulandırıcı bir sesti ki: Kung Drof ifadesizliği ile ünlenmiş olsa bile dayanamamış ve suratını ekşitmek zorunda kalmıştı.
Gücün dozajını bir miktar daha arttıran Kung Liu'nun parmakları kafatasından içeriye doğru girmeye başlamıştı ve bu noktada ise Kung Cao Meng ise çoktan hayatını Ganj nehrine terk etmişti bile...
Parmaklarını kafatasından çıkarmanın iğrenç olacağını düşünen Kung Liu ise gücünü daha fazla arttırmış ve kafasının bir soğanın patlaması gibi patlamasına sebep olmuştu.
Yaşanan bu olaylar döngüsünden sonra daha fazla şaşıramayacaklarını düşünen Bahçe içerisinde ki insanlar Kung Liu'nun yapmış olduğu son hareket ile birlikte öyle şaşırmışlardı ki genci, yaşlısı herkesin çenesi bir anda sonuna kadar açılmaya mahkum olmuştu.
Bu sırada ise Kung Liu sanki yapmış olduğu şey çok normal bir hareketmiş gibi elindeki kanı kaftanına sildikten sonra Kung Drof'a dönerek gülümsemiş ve '' Derhal bir arama ekibi toplanılsın istiyorum. Liderliğini sen yapacaksın!'' demiş ve ellerini arkasına koyarak klan evine doğru ilerlemeye başlamıştı.
Bu sırada ise Kung Drof ''İyi ki kardeşiyim yoksa...'' mırıldanmasına engel olamamıştı...
Comment Now
0 yorum