Angoria Bölüm 42: Turnuva (3)
Kung Lao ağır adımlar ile sahneden iniyordu, insanlar ise sessizce oturmuş ve tek kelime dahi etmiyordu. Acıyan kolundan ötürü daha fazlasını önemsememiş ve geldiği karanlık yoldan arenanın dışarısına çıkmak için ilerlemişti.
Kafasında canlanan ustasının ''Bunuda çalacağına eminim'' kelimesi ile ustasını ne kadar özlediğini fark etmiş ve sessizce iki gözünü de katanı ile kurulamıştı. ''Ben çalarım usta...'' diye kısık sesli konuşmuş ve daha sonrasında ise tuhaf yapıdan dışarıya doğru çıkmıştı. Neden bilmiyordu ancak ustası ile konuştuğu kısacık zamanda söylediği öğütlerden ustası ile bir daha karşılaşmayacağını düşünüyordu. Kolundan ötürü duymuş olduğu rahatsızlık hat safhada idi, kolunda düzensiz akan kandan ötürü oluşan morluklar bulunuyordu ve Kung Lao bunların derhal bir şifacıya gösterilmesi gerektiğini çok iyi biliyordu...
Yüzüğünü tokatlayan Kung Lao buraya gelmeden önce almış olduğu ilaçlardan tek tek yutmuştu. Sokak ortasında dolaştığı kırık kol ve omzunda asılı geniş bir kılıç insanların büyük ölçüde dikkatini çekiyordu üstelik bunun içine yalpalayarak yürüyen bir çocuk geldiğinde ister istemez insanlarda acıma duygusunun oluşmasına neden olmuştu...
Bu sırada ise Kung Lao farkında olmasa da hızlı yürüdüğü için birisi arkasından koşturmaya başlamıştı. Kız her hızlandığında Kung Lao içgüdüsel olarak daha da hızlanıyordu. Kung Lao en sonunda takip edildiğin anladığında ise sinirlenmiş ve bir anda ters istikamete dönerek ''Ne Var!! Önce RÜYA!! Sonrada BURASIMI? Rahat Bırak BENİ!!'' diye bağırmıştı.
Kız neye uğradığını şaşırmıştı ve sinirlenmişti ancak suratından akan göz yaşları ve kırık bir kola sahip bu insanı gördüğünde bu duygular yerini endişeye yer sağlamıştı. Hızlıca kontrol etmek amaçlı Kung Lao'yu süzen kız ''İyimisin?! Hadi gel benimle hemen şifacıya gidelim!!'' demiş ve kırık olmayan kolundan tuttuğu gibi ilerletmeye çalışmıştı. Kung Lao ise hızlıca kolunu kendine doğru çektirmiş ve kızdan elini kurtarmıştı. ''Gerek yok.'' Demiş ve sonrasında ise arkasına bile bakmadan ilerlemeye devam etmişti.
Kız bir anda unuttuğu şeyin ne olduğunu hatırlamış ve Kung Lao'yu takip etmenin sebeini söylemeye karar vermişti. Yine kararlı bir takip süresi onları belemişti. Bütün şehrin içini dışını gezen ikili yorulmuştu. Özelliklede kız çok yorulmuştu... Ancak sonrasında Kung Lao yorgun, bitkin ve acılar ile doluyken bir anda tekrar dönmüş ve ''Ne var Tanrının!! Ne Var!!'' diye bağırmıştı. Kız gelen tepki ile birlikte Kung Lao'dan uzaklaşıp ayrılmak istese bile görevini bitirmesi gerektiği için ufacık suratını resmi bir hale sokmuş ve ''Turnuvanın ikinci aşamasını geçtiğin için tebrik ederim. Ben turnuva sayaçları sorumlusu Con Moanhey ''Size son müsabakanızdan canlı olarak çıktığınız için tebrik ediyorum. Ayrıca üzülerek belirtmek istiyorum ki şuan üçüncü karşılaşmanın yapılacak olduğu saatten sadece bir saat on beş dakika kaldı... Yaralarınız ile ilgilenilmesini reddediyorsunuz bunu anlayış ile karşılayabiliriz. Ancak size şunu söyleyebilirim ki o yaralar ile turnuvaya katılırsanız ya ölecek yada ağır bir biçimde yaralanacaksınız...''demiş ve sonrasında Kung Lao'nun suratına bakmıştı.
Kung Lao kızın söylediklerinin çok doğru olduğunu biliyordu. Şuan hafif yarası vardı ancak bu bir sonraki müsabakada ne olacağını değiştirmezdi. Ölebilir veyahut şuan ki durumundan ağır yaralanabilirdi en iyisi kızın söylediğini yaparak iyileştirmekti. Kafa sallamış ve ''Tamam iyileştirmenin doğru olduğunu düşünüyorum'' demişti.
Kız Kung Lao'nun söylediği kelimelerden sonra gözlerinin ışıldamasını engelleyememiş ve ''Harika bildiğim bir şifacı var turnuvaya katılanların hepsi ona görünür beni takip edin'' demiş ve sonrasında ise yürümeye başlamıştı.
Yol boyunca kız bir çok soru sormaya çalışmış ancak Kung Lao söylediklerini ya dinlememiş yada basit cevaplar ile geçiştirmişti. Kızın bu kadar meraklı olmasından bir miktar sinirlenmişti.'' Kung Lao bey bu günkü dövüşünüzde yaptığınız hareket büyüleyiciydi ama en büyüleyicisi ise rakibinizin altında bulunan şekildi size ait bir şekil mi? Çok hoş bir motife sahipti açıkçası onu gördüğümde sizin hayranınız olmuştum... '' diye konuşmaya devam ediyordu. Kung Lao gelen soru yağmurundan ötürü şakalarında bulunan damarların sabit bir şekile attığını hissetmişti ve gelen son soruda sinir kat sayısındaki bardağı doldurmaya yetmişti. Kızı kolunda çekiştirmiş ve ''Bana bak sen hep böyle sorular mı sorarsın? İnsanların özel hayatına burnunu sokmaman gerektiğini ailen söylemedi mi sana? '' demiş ve sinirlendiğini belli eden bir surat ifadesi ile bakışını sürdürmüştü.
Kız önce ne demek istediğini anlamamış sonrasında ise Kung Lao'nun sinirli suratını gördüğü için korkumuştu. ''B-Ben... Özür dilerim sizi sinirlendiğim için. Sadece sizinle konuşarak rahatlatmaya çalışıyordum'' demiş ve kafasını öne eğerek ilerlemeye devam etmişti. Kung Lao ise bu halini daha çok beğenmiş ve arkasından takip etmeye devam etmişti.
Tuhaf yapıyı geçtikten sonra hanının bulunduğu sokağı geçip diğer sokağa girmişlerdi. Yaklaşık olarak yüz yirmi adım atmışlar ve sonrasında ise bir köşeden dönerek ufacık bir evin içine girmişlerdi... Karşılarında görmüş oldukları yaşlı bir bayandı. Suratı yaşlılıktan ötürü kırış kırıştı, elmacık kemikleri yaşlılığın verdiği tatlılık ile şiş ve pembe renkteydi. Gözleri yaşlı olsa da halen cin gibi bakıyordu ve bu Kung Lao'da 'Kadın baya kurnaz...' izlenimini oluşturuyordu.
Kadın Kung Lao'yu incelemiş ve ''Hoş geldin çocuğum... kemiğin kırılmış gördüğüme göre... üstüne birde taş bitkisi tüketmişsin hatırı sayılı bir miktar... Kolunu turnuva için tedavi etmemi istiyorsun değil mi? '' diye sormuş Kung Lao ve yanındaki kız ise aynı anda kafasını sallamıştı. Kung Lao'nun arkasındaki kız bir iki adım ileri atmış ve ''Çok deli dövüşüyor nine! Ben böylesini görmedim! Arenadaki herkes tipinden ötürü dalga geçiyor ama dövüşmeye başladığında kimse ses bile çıkaramaz hale geliyor...'' diye konuşmaya devam etmiş ve olayların bir çoğunu gördüğü kadarıyla şifacıya anlatmaya koyulmuştu...
Şifacı elini kaldırmış ve ''Yeter... Anlattıkların çok güzel hikayeler evladım, ancak şuan hikayenin kahramanı ile ilgilenmem gerekiyor tamammı? Yoksa o güzel hikayelerin devamı asla gelmez...'' demiş ve ayağa kalkarak odada ilerlemeye başlamıştı.
Bir şiltenin üzerine geldiğinde ise ''Evladım buraya gel... Senin iyileşmen aslında kendi kendine olabilecek bir şey Aziz Yordan'ın taş bitkisini bulan ve yiyen kişilerin kemikleri normalden kat be kat hızlı iyileşir sadece yapmaları gereken meditasyon olur. Rahatla ve şilteye otur meditasyonunu yap bu sırada ise senin koluna bir merhem süreceğim bu oradaki ağrıyı hafifletecek hey!! Ne dürüyorsun başla hemen!!'' demiş ve şilteyi göstermişti.
Kung Lao kadının bu halini gördüğünde kafasında bir soru oluşmasına engel olamadı 'Acaba bütün şifacılar böyle çatlak mı?' diye düşündü ve sonrasında şilteye oturdu ''Yaşlı bayan meditasyona girdiğimde zaman algısını kolay kolay anlayamıyorum lütfen beni turnuva başlamadan önce haber edin...'' diyerek gülümsemiş ve sonrasında gözlerini kapatarak düşüncelerinden kurtulmaya başlamıştı.
Bütün düşüncelerinden kurtulduğunu düşündüğü anda kafasına iki kişi takılmıştı. Bunlar Siyah Tavşan ve Ustası idi. İkisini de çok özlemişti, Siyah Tavşan'ı iyileştirecekti ne olursa olsun! Sonra hep birlikte duracaklardı...
Kung Lao bir anda vücudunun bir bölgesinde bir arı hissetmişti. Ağrı sonra hafif hafif şiddetlenmeye başlamıştı. İçerisine damla damla akan Qi ağrının hafiflemesine bir miktar yardımcı oluyordu ancak bu bile yeterli gelmiyordu. Ağrı kendisini acıya bırakıyordu içinde birbiri ile savaşan bir ordunun olduğunu hissetmesine neden oluyordu.
Savaş her saniye daha da şiddetleniyordu. İki tarafında atlı birlikleri hücuma geçmişti ve aralıksız birbirlerini ezmeye çalışıyordu. Arkalarında bulunan piyadeler rakipleri ile bir kılıç dansı yapmıştı. İki lider kendilerine ayrılan komuta çadırında askerlerinin gidişatını inceliyor ve yeni taktikler geliştiriyorlardı... Kung Lao savaşın ne kadar daha süreceğini bilemiyordu. Kolundan yükselmekte olan sesler bunun daha da fazla süreceğine inandırıyordu.
Yaşlı kadın Kung Lao'nun hemen yanındaydı ve onu izlemeye başlamıştı. Onda ilkginç olan bir şey vardı, normal bir insan meditasyon yaptığında etrafında sisin oluşmaması gerekirdi. Ancak bu çocukta, sis oluşmakla kalmıyor aynı zamanda yoğunluğu da artıyordu. Yaşlı kadın kolunun durumunu gözlememeye başlamıştı. Sadece bir tütsü süresi geçmişti ancak şimdiden kemikler birbirleri ile kaynaşmaya aşlamıştı. Tanrı aşkına bu çocuk kaç tane Aziz Yordan'ın aş bitkisinden yemişti? Üstelik nasıl hayatta kalabilmişti?
Aziz Yordan'ın taş bitkisi hem iyileştirici bir özelliği sahipti hem de kuvvetli bir zehri muhafaza ederdi. İnsan bir ane kullandığında sonuçları ölümcül olmazdı ve zehir vücudunda ufak çaplı bir etki bırakarak kaybolurdu. Ancak bu bile kimi zaman ölümcül olabilirdi ve bu çocuk sanki şeker yer gibi taş bitkisini yemiş ve ölmemişti? ''Canavar mı bu çocuk?'' diye mırıldandı.
Kung Lao ne kadar zaman geçtiğini bilemiyordu ancak acısı hafifleyerek kendisini ağrıya bırakıyordu. İçindeki su damlası ağır anak kuvvetli bir şekilde dolmaya devam ediyordu ve şuan neredeyse sınırındaydı. Kung Lao bunu hissettiği anda sevinmişti ancak şuan yükselemeyeceğini de çok iyi anlamış ve akışına bırakmak istemişti.
Bir anda iki omzunda da baskı hissetti ''Hey çabuk uyan!! Turnuva başlamak üzere!!'' diye bağırılan sesler zar zor Kung Lao'ya gidiyordu ve ufak fısıldama gibi hissettiği bu sözcükler ile en sonunda gözlerini açması gerektiğini düşünerek açmıştı.
Gözlerini açtığı anda karşısında kendisini buraya getiren kızı görmüştü, suratları o kadar yakındı ki bir parmağın bile girebileceği şüpheliydi. Kız Kung Lao'nun uyandığını ve kendisinin çok yakın olduğunu düşünerek bir anda kafasını geriye çekmiş ve ''Çabuk ol yoksa daha başlamadan bitecek...'' diye konuşarak Kung Lao'yu uyarmıştı. Kung Lao hızlıca ayağa kalmış ve yanında bulunan yaşlı bayana bakarak ''Şiltenizi kullanmama izin verdiniz borcum ne kadar söyleyin lütfen'' demiş ve kadını selamlamıştı.
Kadın ise gülümseyerek beş yeşil kaynak gümüş versen yeter demişti. Kung Lao mekânsal yüzüğünü tokatlamış ve içerisinden çıkardığı on yeşil kaynak gümüşünü bayana uzatarak ''Lütfen bu parayı kabul edin!'' demiş ve kafasını hafifçe eğmişti.
Yaşlı Kadın Kung Lao'nun nazikliği karşısında gülümsemiş ve parayı alarak ''Ne bekliyorsun evladım, git! Turnuvanı dövüşmeden kaybetmek istemezsin değil mi?'' demişti. Kung Lao ise hızlıca kafasını sallamış ve ''Teşekkürler'' diyerek bir anda ortadan kaybolmuştu. Kadın ise şaşkınlık ile ''BU teknik...'' diye sayıklamak ile yetinmişti.
Kung Lao omzunda asılı duran kılıcı ile kaynak gücünü kullanmış ve sismik adımlar tekniğinde o kadar hızlanmıştı ki insanlar Kung Lao'nun bırakın görüntüsünü varlığını bile hissedemez olmuştu. Çok kısa bir sürede kendisini bir kez ringe giriş noktasına götüren adamın yolundan ilerlemiş ve sonrasında ise seyirciler ve katılımcıların bulunduğu noktadaki oturma alanlarından birisine oturmuştu. Her zaman gecikmesi ile ünlü olan Kung Lao etrafına baktığında yarışmacı sayısın on iki adet kaldığını görmüştü buda Kung Lao'nun aklında geriye sadece altı adet dövüşün kaldığını gösteriyordu.
İçlerinden birisinin daha dövüşü bitmiş ve hakem oraya gelerek ''KAZANAN CHU MOGAN!!'' diye bağırmıştı. Hemen sonrasında ise hakem ''SIRADAKİ MÜSABAKA FEİ FEN TOU VE RULL MOİ ARASINDA OLACAK LÜTFEN YERLERİNİZİ ALIN! ''demiş ve sonrasında ise gözden kaybolmuştu.
Kung Lao bu şekilde toplamda üç müsabakayı izleme fırsatına erişmişti. Kendisinin potansiyel rakiplerini belirlemeye çalışıyor ve onların yeteneklerinin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hakem bir dövüşün daha bittiğini belirtmiş ve sonrasında ise ''SIRADAKİ MÜSABAKA KUNG LAO VE GUOR KON TOFU ARASINDA OLACAK YARIŞMACILAR LÜTFEN YERLERİNİ ALSIN!'' demiş ve gözden kaybolmuştu.
Hızlıca yerinden kalkan Kung Lao yine karşısındaki rakibin kim olduğunu önemsememiş ve kendisini direkt olarak ringin içine götürmüştü. Bu sırada ise en sonunda ringe vardığı için kafasını yukarıya kaldırmış ve ''Sizin için ustam, Siyah Tavşanım!'' dedikten sonra rakibine bakmıştı karşısındaki kişi ise dün övgü ile bahsetmiş olduğu kendi yaşlarındaki çocuktu. Guor Kon Tofu tedirgin gözler ile Kung Lao'ya bakmış ve ''İyi bir karşılaşma olsun lütfen...'' diyerek titremeye başlamıştı.
Kung Lao ise aynı şekilde karşılık vermiş ve ''İyi bir karşılaşma olsun'' demişti. Hemen ardından ise gözden kaybolmuş ve Meteor Yumruğunun ilk vuruşunu rakibinin sağ omuz kısmına olmuştu. Guor Kon Tofu daha ne olduğunu bile anlayamamıştı ki gelen hafif bir yumrukla tökezlemişti. Kung Lao bu darbesinde tökezlemesine oldukça şaşırmıştı. Ancak daha fazla Siyah Tavşanı ve Ustasını bekletmeyi düşünmüyordu. O yüzden bu gün burada olanları tamamen bitirecekti.
Tekrar gözden kaybolduğunda Guor Kon Tofu korkmuş ve titremeye başlamıştı. Karşısındaki rakibin hiç ama hiç acıması yoktu ve bunu bir önceki maçlardan çok ama çok iyi biliyordu. Hemen yere kapanmış ve elini ringde havaya kaldırarak ''PES EDİYORUM!!'' diye bağırmıştı. Kung Lao bu lafı duyduğu anda yumruğu mavi bir ışık gibi parıldıyordu ve yerinde kenetlenmişti. Kısa süreli bu kenetlenmenin sonunda ise vücudunu rahatlatmış ve ağır adımlar ile karşısındaki Guor Kon Tofu'nun yanına gitmişti.
Guor Kon Tofu, Kung Lao'nun kendisine doğru geldiğini gördüğünde bir jöle gibi titremeye başlamış 'Kesin ölücem' diye zihninden geçirmişti. Ancak Kung Lao yanına geldiğinde kısa süre beklemiş sonrasında ise elini uzatarak Guor Kon Tofu'nun kalkmasına yardım etmişti...
Gülümseyerek ''Keşke pes etmeseydin, ancak beni üst sıraya çıkardığın için teşekkür ederim'' demiş ve sonrasında ise elinden kavrayarak rakibini doğrultmuştu. Hakem ise bu sırada şaşkınlıktan gecikmiş ve sonrasında apar topar gelerek ''KAZANAN KUNG LAO!!'' diye seyircilere belirtmişti.
Comment Now
0 yorum