Angoria Bölüm 31: Dokay Shu (2)
Kung Lao karşısına bulunan Dokay Shu adlı kişiyi gördüğünde ve bu kişinin Başlangıç Kaynak Aleminde yedinci seviye olduğunu öğrendiğinde yüreğinin pırpır ettiğini hissetmişti. Kendisinden iki seviye daha üstün olan rakibi üstelik bir de yanında ikinci kişi ile birlikte duruyordu. Buradan zafer ile ayrılmasının imkanı neredeyse yoktu...
Kılıcını savurması ile birlikte karşısındaki rakibine göndermiş olduğu rüzgar rakibini bir miktar geriye püskürtmüştü. Açıkçası Dokay Shu çocuktan daha çok tutmuş olduğu kılıçtan korkmakta idi. Keskin bile olmamış olsa da biliyordu ki yeterli güçle keskinliğe kavuşabilirdi. Bunun olmasını istemeyen Dokay Shu karşısındaki kişinin hareketlerine göre tahminlerde bulunuyor ve ona göre mesafesini koruyordu.
Kung Lao'nun her adımına karşılık yaklaşık olarak bir buçuk adım atan Dokay Shu'ya karşı asabiyetinin bozulduğunu hissetmiş olsa da ustasının ''Rakip ne yaparsa yapsın öfkelenmemelisin öfke evet güçlü bir silahtır ancak doğru kullanıldığında güçlüdür. Eğer yanlış yerde kullanırsan senin ölümüne sebep olur.'' diye söylemiş oluğu nasihata uymuş ve suratında tek bir sinir belirtisinin oluşmasına izin vermemişti. Beyninin ise öfke ile kaplanmasını katiyen engellemiş sadece kalbinin öfkeden yanmasına izin vermişti.
Kalbi adeta bir pompalama canavarı gibiydi. Kanı vücudundan salgılanan adrenalin ile birlikte daha da kaynamıştı. Midesinde biriken asit ağzına doğru yükselmiş ancak bunun hiç sırası olmadığını düşünen Kung Lao tekrar yutmuştu. Ağzında bırakmış olduğu acı tadı bile önemsememiş ve önündeki rakibine bakmıştı.
Yaşlı olanda bu dövüşün sonucunun ne olacağını çok iyi biliyordu. Sırf bu yüzden saldırmasının gerek olmadığını ve yanındaki kasaba liderinin oğlunun ne kadar sürede alaşağı edeceğini merak ediyordu.
Kung Lao kendisine öğretilen teknikleri iyice ezberlemişti. Ustası ona pek fazla bir teknik göstermemişti. Kılıç ile ilgili sadece iki tekniği bulunuyordu ki bunların bile sadece ilk aşamalarını kullanabiliyordu. Yeterli kaynak gücü olmadığı için diğer teknikleri kullanması mümkün bile olmuyordu.
Kung Lao rakibinin ayak hareketlerine bakmış sonrasında ise sismik adımlar ile üzerine doğru anında fırlamıştı. Karşısında ki ihtiyar ve Dokay Shu bir anda oluşanlar karşısında ağızlarının açık kalmasına mani olamamışlardı ve sırf bu yüzden kısa süreli bir donukluk yaşanmıştı.
Kung Lao yaşan bu donukluğu iyi bir şekilde kullanarak karşısındaki Dokay Shu'ya doğru kılıcının kalın tarafı ile vurmuş ve dengesini kaybetmesini sağlamıştı. Şaşkınlığından ötürü kendisini koruyacak Kaynak Bariyerine bile koyamayan Dokay Shu almış olduğu darbe ile birlikte ayaklarının öne gitmesini engelleyememiş ve sonrasında ise dizlerinin üstüne kapanmıştı.
Kung Lao karşısının bu hatasını sonuna kadar kullanmak istemiş ve elinde ki ağır kılıcı havaya doğru kaldırarak yeşil çimenlerin bulunduğu yere kadar tüm gücü ile indirmişti. Rüzgar Kesiği adlı tekniğinin ilk hareketi olan bu tekniğin üç farklı seviyesi bulunuyordu. İlk seviyede üç hareketi bulunuyordu, İkinci seviyesinde ise bu hareket sayısı sekize yükseliyordu ve üçüncü aşaması ise o kadar zordu ki sadece bir tekniği bulunuyor ve bu teknik ile birlikte bütün hepsinin etkisi hissedilebiliyordu.
Kılıcının ucundan fırlayan ve bir toz bulutu ile birleşen rüzgar doğruca yerdeki Dokay Shu'ya doğru ilerlemiş ve üstünden geçip ilerleyerek Kulübenin önüne doğru gitmişti. Yerde ufak çaplı bir iz bırakan Rüzgar Kesiği karşısında ki Dokay Shu'da ise ufak çaplı bile denemeyecek uzun bütün vücudunu boylamasına geçen bir sıyrık bırakabilmişti sadece...
Kung Lao oluşan ufacık hasardan hayal kırıklığına uğramıştı. Ustası bunu anlattığında gözleri büyümüştü ve tekniğin muazzamlığı ile birlikte büyülenmişti ancak şimdi... bu tekniğin gücü ile ilgili şüphelere sahipti...
Kung Lao ufacık bir hareketsizliğin ardından tekrar sismik adımları kullanmış ve kalkmakta olan Dokay Shu'ya doğru ilerleyerek kılıcının geniş tarafı ile çenesinin altından bir vuruş gerçekleştirmişti. Oluşan anlık vuruş ile ne olduğunu bile anlayamayan Dokay Shu'nun çenesi bir anda ''Küt'' diye kapanmış ve bunun sonucunda ise bir dişi ve dilinin ufacık bir parçası ağzından dışarıya doğru dökülmüştü.
(Mete Notu: Özlediniz beni biliyorum. Bende sizi özledim aşıklarım ancak yazar Kung Lao'da istediği yere gelince görüşebilicez. Bu arada helal lan!! Afferim benim yoldan gitmeye devam et boklu bir bebeden neye dönüşücen bakalım!!)
Ağzından dışarıya çıkan kan ile birlikte Dokay Shu'nun ağzından aslanın hüzünlü bir kükremesine benzer bir ses boğazından yukarıya doğru yükselmişti. ''Sen öldün!!... Sen öldün!!...'' diye haykırmaya başlamış ve bir anda ayağa kalkarak Kung Lao'nun üstüne doğru ilerlemeye başlamıştı.
Kung Lao karşısındaki rakibin öfkeden gözlerinin döndüğünü fark etmişti. Bu onun oldukça işe yarayacağını çok iyi biliyordu, ancak halen arkasında bir başka tehdit bulunuyordu. İhtiyarın anlık olarak yükselen siniri ile birlikte öldürme arzusu o kadar yüksekti ki her an dikkatte kalmasını sağlıyor ve kendisini korkutuyordu.
Ustasının burada olmadığı bir zaman diliminde bunların yaşanmasından ötürü tanrılara küfürler eden Kung Lao içinden bir yandan da Dokay Shu'ya bakmış ve ''Ne yani sadece bu kadar mı gücün?'' diye küçümser bir bakış atmıştı.
Dokay Shu karşısında ki çocuğun söylediği sözler karşısında sinirinin bir miktar daha artmasına engel olamamıştı. ''Seni bir yakalayayım o zaman göreceksin gücümü!! yakaladığım anda ölümün elimden olmuş olacak seni beyaz bok parçası!!'' diye haykırmış ve sonrasında ise bir boz ayı gibi Kung Lao'nun üstüne koşmuştu.
Kung Lao Sismik adımları kullaranak rakibinin önünde ve arkasında dolaşmaya devam etmişti. Arkasındaki ihtiyardan meraklı bir aura dışarıya doğru salınıyordu. Bu auranın hayra alamet olmadığını fark eden Kung Lao daha fazla durmanın kendisi için büyük bir sıkıntı yaşatacağını anlamış ve elini çabuk tutmak için kılıcını elinden atmıştı. Çünkü kılıç onu çok daha fazla yavaşlatıyordu. Kılıcını fırlattığı anda Kung Lao'nun hızı üç katına çıkmıştı. Eskiden en azından takip edilebilen Kung Lao şimdi tamamen ortadan kaybolmuş ve görünmezliğe bir adım atmıştı.
Dokay Shu karşısında ki rakibin böylesine hızlandığını fark ettiğinde kendisini kapana sıkışmış bir ayı gibi hissetmişti. Etrafında sürekli dönen bu çocuğun yapmış olduğu sürat öyle fazlaydı ki rüzgarın bile neredeyse içeriye girmesine izin vermiyordu. Siniri paniğe ve sonrasında ise korkuya dönüşmüştü. Kung Lao'nun ise tedirginliği öz güvene dönüşmüştü.
Eline döndermiş olduğu kaynak gücü ile birlikte meteor yumruğunu hazırlayan Kung Lao ikinci aşamasına geçirmiş olduğu yumruğu ile birlikte sol elinide bu şekilde bir kaynak gücü ile kaplamış ve kullanmaya hazır hale getirmişti. Şuan ki durum ile birlikte karşısındaki bu insan ölü olarak bile kabul edilebilirdi. Kung Lao bu kadar dolaşmasının yeterli olacağını ve rakibini kışkırtıp tekrar sinirlendirmesi gerektiğini fark ederek uzak bir köşede aniden durmuş ve ''Sadece bu kadar mısın? Koskoca kasaba liderinin oğlu bir çöp parçası mı sadece? Ne yani benim gibi birisini bile yenemeyecek düzeyde misin? Söylesene sen nesin? Bir koyun mu yoksa bir ee... solucan mı? Nerede o az evvelki ruhun? '' demişti. Sözcüklerin her biri Dokay Shu için bir bıçak niteliğindeydi. Kendisine ve ailesine edilen her küfür ise öldürülmek için bir sebepti.
Dokay Shu gülümsemiş ve sonrasında ise ''Çocuk bundan sonra kendisini ölmüş bil!!'' diye bağırdıktan sonra yumruklarına birbirine tokuşturmuş ve yüksek sesle bağırmıştı. Yapılan bu ritüelden sonra derisinin sarıya doğru çaldığını fark eden Kung Lao dikkatli olması gerektiğini düşünmüştü.
Dokay Shu kendisini bir anda hızlandırmış ve ani bir hareketle Kung Lao'nun önünde belirmişti. Yumruğunu son anda fark eden Kung Lao hızlıca sismik adımlar ile kendisini oradan uzaklaştırmış ve yumruğun kendisini vurmasını engellemişti. Yumruk Kung Lao'yu sıyırdığı için boşa doğru savrulmuş ve arkasında bulunan geniş bir ağacın gövdesi ile buluşmuştu.
''Bommm!!''
Patlama sesine benzer bir ses dışarıya çıkmış ve sonrasında ise ufak bir toz bulutu haya doğru kalkmıştı. Toz bulutunun dağılması ile birlikte Dokay Shu elini ağacın içinden dışarıya doğru çekmiş ve doğruca Kung Lao'ya doğru bakmıştı. ''Sen ki beşinci seviye başlangıç kaynak aleminde olan birisi nasıl olur da benim yumruğumdan sıyrılabilir? Sana attığım her yumruğu özenle yemelisin çünkü bu yumruklar senin için bir lütuf!!'' demiş ve sonrasında ise tekrar Kung Lao'ya doğru atılmıştı.
Kung Lao tekrar kendisine gelen Dokah Shu'yu rahatlıkla atlatmıştı. İkinci atlatışıyla birlikte aklına direk olarak gergedan gelmiş olan Kung Lao, Dokay Shu'nun saldırıya odaklandığı anda kendisini kontrol edemediğini fark etmişti. Bunu kullanarak işini bitirmesi gerekliydi.
Üçüncü bir saldırı kendisine doğru gelmiş ve Kung Lao kolayca kaçınmıştı. Sonrasında ise toz bulutunun etrafı kaplamasına bile izin vermeden doğruca Dokay Shu'nun arkasına doğru yaklaşmış ve Meteor yumruğunun ilk darbesi olan arındırmayı sırtında bulunan kalp ile bağlantılı olan Kaynak girişine doğru vurmuştu. Meteor Yumruğunun ilk seviyesinde amansız bir kuvvet bulunurken ikinci seviyesinde rakibin dayanıklılığını düşürmek esastı ve bu sayede yıkımı daha fazla olurdu.
Okumuş olduğu kitaplar için bir kez daha şükreden Kung Lao hızlıca kaçmıştı. Dokay Shu kendisine gelen darbenin hafifliği ile birlikte özgüveninin arttığını hissetmişti. ''Ha-ha tüm gücün bu kadar mı? Sadece gıdıkladı be!! Hehe bende seni güçlü bir rakip zannederek ailemizin en güçlü tekniği ile karşılamıştım... Ancak sen buna bile değmezmişsin!! Öl artık da bu abini yorma daha fazla!!'' diyerek Kung Lao'ya doğru bir saldırırda daha bulunmuştu.
Kung Lao zaten fazla bir hasar vurmayacağını çok iyi biliyordu. Meteor yumruğunun ilk tekniği olan arındırın amacı sadece ama sadece yumruğun içinde bulunan kaynak gücü ile birlikte düşürmekti. Rakibinin bunu fark etmemesi çok kötüydü ancak Kung Lao görebiliyordu ki önceki saldırılarından ufak bir eser bile bulunmuyordu, hızı bile yarı yarıya azalmıştı.
Son darbesi ise birlikte Dokay Shu kendisinde bir garipliğin olduğunu fark etmiş ve yumruğunu vurduğu andan sonra doğruca yumruğuna bakmıştı. Bütün hisleri tetikteydi, karşısında ki çocuğu hiç sevmemişti ve ölmesinin kesin olduğunu çok iyi biliyordu. Yoksa içinde hissettiği bir düşünceden korkmaması içten bile değildi.
Kung Lao kullanmış olduğu ilk teknik ile boşalmış olan sol eli ile hızlıca Dokay Shu'nun sağ tarafından yaklaşmış ve bel hizasında bulunan ve ustasının öğretmiş olduğu üç ana kaynak girişinden ikincisi olan ''Belin Gücü'' diye adlandırılan böbreğin hemen arkasında bulunan Kaynak girişine doğru sert bir yumruk geçirmişti.
Yapılan bu ani hareket ile birlikte Dokay Shu'nun belinde büyük bir şok yaşanmış ve kaynak gücünün düşmeye başlamasına sebep olmuştu. Vücudu ufak ancak sürekli bir şekilde titrmeye başlamıştı. Yüreği çırpınıcasına atıyor ve zihninde sürekli olarak tek bir sözcük beliriyordu.
''Ölüm.''
Nitekim bu da olmuştu. Sağ elinde bulunan kaynak enerjisinin yarısından fazlasını yönlendirmiş olduğu yumruğu direkt olarak ''Kalp girişine'' doğru vurmuş ve etin yarılmasına sebebiyet vermişti. İnce kemikler bu saf kaynak enerjisi karşısında bir çubukmuşçasına kırılmış ve kalbini koruyacak hiçbir şeyin olmamasına izin vermişti. Yumruğun şiddeti ile birlikte savunmasız kalbini koruyacak hiç bir şey olmadığı için hızlıca yok olmuş ve sonrasında ise tekrar kemikleri kırarak ön taraftan fırlamıştı.
Yumruğun üstündeki kaynak gücünün şiddeti ile üstünden dumanlar çıkıyordu. Kung Lao'nun doğadan zaten saf bir şekilde emmiş olduğu Qi'yi üstüne birde spor yaparak öyle saf bir hale gelmesini sağlamıştı ki kendisinden iki seviye daha güçlü birisini tek bir vuruşta öldürmesini sağlamıştı.
Yumruk geldiği anda ağzıdan kan fışkıran Dokay Shu'nun ağzından ''Pföt'' gibi garip bir ses çıkmış ve sonrasında ise hiç bir şey konuşamadan yere yığılmıştı. İhtiyar bir anda ayağa kalmış ve ''Seni küçük orospu çocuğu!! Sen kim olursun da genç efendiyi öldürmeye cüret edersin!!'' diyerek Doğruca Kung Lao'nun üstüne doğru koşmuştu. Hızı o kadar fazlaydı ki zaten gücünün tükenmesine ramak kalmış olan Kung Lao gelen bu darbeyi görememiş ve yumruğun suratına doğru inmesine müsade etmişti.
Yumruğun gücü o kadar yüksekti ki anında bacaklarının havalandığını hissetmiş ve kısa süren bu havalanma sonrasında ise yere fırlatmış olduğu kılıcının üstüne doğru düşmüş ve kılıcı ile birlikte kayarak bir ağacın önünde durmuştu. Kung Lao aldığı darbe ile birlikte ağır kılıcının üstüne düştüğü için çok şanslıydı. Eğer ağır kılcının üstüne düşmemiş ve sadece otuz santim başka bir yere düşmüş olsaydı yerde bulunan ve yapraklara tutunarak dik bir şekilde kalmış olan bir bıçağın üstüne düşmüş olacaktı...
Gök gürültüsünü andıran bir ses ile aniden yerinden fırlayan ihtiyar Kung Lao'yu öldürecek olan ikinci tekniği uygulamak için bir anda yok olmuş ve zıplayarak ellerini balyoz haline getirmiş ve Kung Lao'nun hemen tepesinde tekrar belirmişti. Kung Lao gelen bu hareket ile birlikte öleceğini kesinlikle anlamıştı. Suratına mutlu bir gülümseme yerleştirmiş ve ''Buraya kadar...'' diye düşünerek gözlerini kapatmıştı.
Bir nefes...
İki nefes...
Üç nefes...
Kung Lao üç nefes boyunca bir şey olmamasından ötürü şaşırmış ve gözlerini açmıştı. Önünde bir anda ustası belirmiş ve ellerini balyoz gibi birleştirmiş olan ihtiyarın karşsına dikilmişti.
''Biraz geciksem demek ki bizim bokçu velet ölecek... Sana bunları mı öğrettim lan ben!!'' diye bağıran ustası gelen darbeyi işaret parmağını havaya kaldırarak duraklatmıştı.
Sadece tekniği duratlatmak ile kalmayıp karşsında bulunan ihtiyarı da havada bırakan Mirza Bo ''Şimdi sana gelelim... Sen kim olduğunu sanıyorsun da benim evime gelip benim öğrencimi dövüp üstüne birde benim eşyalarımı çalmaya çalışırsın? Söylesene sende hiç akıl yok da mı yapıyorsun bunu!!'' Diyerek tek parmağının gücü ile rakibini havaya geri göndermişti.
Comment Now
0 yorum