Angoria Bölüm 24

Angoria Bölüm 24: Neden?
Kung Lao gözlerini açtığı anda boğazından fırlayan bir çığlık ile uyanmıştı. Gözlerinin yaş ile dolması ile birlikte daha fazla kendisini tutamamış ve ağlamıştı. Ağlamasının tek bir sebebi vardı oda; Siyah Tavşandan başkası değildi...
Rüyasında Siyah Tavşanın elleri titriyordu. Gözlerinden bir kaç damla göz yaşı aşağıya doğru iniyordu ve suratında tatlı ve bir o kadarda hüzünlü bir gülümseme mevcut idi. Dudakları ağır bir tempoda hareket etmiş ve anlayamadığı bir kaç sözcük söylemişti. Kung Lao ne dediğini bir türlü anlamamış olsa da ağzının da bir şekilde açıldığını ve kendiliğinden hareket ettiğini fark etmişti. Ancak söylediklerinden bir tanesini bile hatırlayamıyordu...
Siyah Tavşan Kung Lao'nun söyledikleri karşısında ise yanakları al al olmuş tatlı bir gülümseme göstermiş ve sorasında ise kafasını yana doğru döndürmüştü. Ağzı açık kalmış olan Siyah Tavşanın dudakları arasından beyaz bir su dalgası yükselmiş ve yastığa doğru akmaya başlamıştı. Bu sırada ise gözlerindeki parlaklık yavaşça azalmaya başlamış ve en sonunda ise tamamen kaybolmuştu. İşte tam bu sırada ise Kung Lao uyanmıştı.
Etrafına bakındığında kendisini tanıdık gelen kulübenin içinde bulmuştu. Aklına bir anda Siyah Tavşan gelen Kung Lao yataktan fırladığı gibi, gizli kapıdan içeriye girerek Siyah Tavşanın odasının içine girmişti.
Elinde bulunan ilaç cezvesini masanın üstüne koyan Mirza Bo Kung Lao'yu gördüğü anda hareketlenmiş ve ellerinden tuttuğu gibi çekiştirerek odanın dışarısına doğru ilerletmeye başlamıştı. Kung Lao daha ne olduğunu bile anlamadan tamamen kulübenin dışına çıkmıştı.
Yere bir patates çuvalı gibi fırlatılan Kung Lao ne olduğundan habersiz bir şekilde doğrulmayı bekliyordu ancak daha ancak kolları ile vücudunu kaldırabilmişti ki beline bir fil oturmuş gibi hissederek kollarındaki gücün boşalmasına engel olamamıştı. Bir filin oturduğunu hissetmesine neden olan şey Mirza Bo'nun bacağından başkası değildi. Bacağının kuvveti o denli güçlüydü ki Kung Lao'nun bırakın hareket etmesini nefes almasını bile engellemekteydi...
Ciğerlerinin patlayacak gibi hissetmesine mani olamayan Kung Lao gözlerini soru sorarcasına ihtiyar Mirza Bo'nun gözlerine dikmişti. Ağzından baskının şiddeti ile birlikte tükürükler saçılmış ve yeşilin en masum tonundaki çimene doğru saçılmıştı. Mirza Bo ayağındaki gücü bir an bile hafifletmeden ''Neden?'' diyerek seslenmişti.
Kung Lao baskının şiddeti karşısında biraz daha kalırsa belinin kırılacağını hissetmiş ve çaresizce kapana kısılmış bir toprak faresinin çırpınışlarına benzer bir şekilde üzerindeki baskıdan kurtulmaya çalışmıştı. Ancak ne kadar denerse denesin bir an bile azalmayan baskı sonucunda boğazından yukarıya doğru kaynarcasına yükselmekte olan kanı kusmak zorunda kalmıştı. Bu kan o kadar umutsuzluk ve acı ile doluydu ki Kung Lao alt organlarının çığlıklarını zihninde duyabilir hale gelmişti.
Mirza Bo tepkisini koruyarak ''Neden?'' diye tekrar sorusunu yöneltmiş ve sonrasında ise susmuştu. Çocuğun verdiği ve vereceği tepkilere karşı kendisini o kadar hazırlamıştı ki en ufak bir hatasında onu öldüreceği kesindi. Suratında belli olmasa da damarlar çıkmış ve son sürat atmaya başlamıştı.
Kung Lao gelen acı karşısında gözlerini yummuş ve derin nefes tekniği çalışmaya başlamıştı. Bu teknik ona geçmiş yaşamından kalma bir teknik idi. Yapabileceği tek teknik olan bu tekniğin tek bir amacı vardı. Sinirlerin alınan yüksek miktarda oksijen karşısında uyuşmasını sağlamak ve gelen hissedilen acının miktarını düşürmekti. Kung Lao bu teknikte geçmiş yaşamı sağ olsun öyle çok ileri seviyedeydi ki. Almış olduğu ilk nefes ile birlikte acısının azaldığını fark etmişti.
Nefes almaya devam ederken bir yandan da düşünmeye devam eden Kung Lao, ihtiyar Mirza Bo'nun sorduğu soruya cevap arayışı içine girmişti. Kafası son sürat çalışmaya başlamıştı ve geçmişte yaşadıkları ile şimdi yaşanılan olayların hepsi teker teker gözden geçirilerek sorunun kaynağı bulunmaya çalışılıyordu.
''Bu değil..''
''Hayır... Bu asla olamaz...''
''Bu yaşanırken biz daha tanışmamıştık bile...''
''He-he bu imkansız ötesi...''
Yaşamış olduğu yeni hayatta ki bütün anılarını tarayan Kung Lao her anı ile birlikte bir derin nefes çekerek acının eksilmesini sağlıyordu. Sadece altı derin nefes süresi sonrasında ise acının sadece iğnenin toplu ucu kadar kaldığını hisseden Kung Lao araştırmaya daha fazla odaklanmış ve anıların genişliğini daraltarak daha detaylı düşünmeye başlamıştı.
Çok değil sadece sekiz derin nefes süresi sonunda Kung Lao sorunun kaynağını bulabilmişti. Daha ilk anda düşünemediği için kendisine tüküren Kung Lao zihninde ister istemez sırıtmıştı. İhtiyar Mirza Bo'nun sorduğu soru tek bir konu üstüne olabilirdi... Oda şişman tüccarı neden öldürdüğü ile ilgiliydi...
Kung Lao sorunun cevabını bulduğu anda daha fazla düşünmeyi bırakmış ve dudakları titrerken ''Yaş- Yaşamak için...'' diye tükürcükler saçarak cevabını söylemişti. Mirza Bo gelen cevap karşısında ne şaşırmış nede bir başka duygu içerisine girmişti. Vereceği cevabı daha kendisi dudaklarını açmadan biliyordu, elbette ki yaşamak için bunu yapacaktı...
Bacağında ki baskıyı hafifleten Mirza Bo'nun bu tepkisini fark eden Kung Lao vücudunu hızlıca hareket ettirmiş ve dönerek bacağın altından kaçmıştı. Daha sonrasında ise toparlanmaya koyulmuştu. Ancak daha tam olarak vücudunu toparlayamamışken göğsüne doğru gelen bir tekme ile birlikte nefesinin kesildiğini hissetmiş hemen sonrasında ise darbenin etkisi ile birlikte gelen tepkime sonucu kendisini ayağının yerden kesilerek uçarken bulmuştu...
''Şimdi diyeceğin sözleri sen söylemeden ben söyleyeyim istersen... ' Güçlü olan güçsüzü ezmeye mahkumdur ' değil mi?  Hatta ' Ben öldürmeseydim o beni öldürecekti. ' Değil mi? Ne beyhude cevaplar bunlar... O zaman sana şimdi söylüyorum madem güçlünün güçsüze istediğini yapma hakkı var! Seni şurada öldürmüş olsam bile benden güçlüsü dışında beni kimse yargılayamaz!!''
Vücudundan dışarıya doğru adeta bir şelale gibi akıtmış olduğu öldürme arzusu ile birlikte sözlerini destekleyen Mirza Bo vurduğu tekme sonucunda havada iki takla attıktan sonra civarda bulunan rastgele bir kayanın üstüne bir sinek gibi yapışarak hareketsiz hale gelmiş olan Kung Lao'nun üstüne doğru yürümeye başlamıştı.
Kung Lao ciğerlerine tekrar hava dolduğunda dudağından aşağıya doğru sıcan kanı tük kuvveti ile birlikte kusmuş ve kendisini rahatlatmıştı. Uçuşu sırasında Phialamın'da bulunan Qi'sini sırt bölgesini güçlendirmek için kullanmıştı ve bu darbenin şiddetini sadece bir miktarda olsa engelleyerek ölmesine engel olmuştu...
''Sana tekrar soruyorum çocuk neden?''
Kung Lao bu soru üstüne vücudunda ki acılardan ötürü düşünmek için bir saniye bile ayıramayacak haldeydi. Vücudu bir avcının iç güdüsü ile hareket ediyordu. Dudaklarından ''Geçen seferki gibi olmaz...'' sözcükleri döküldüğünde ise yıpranmış ve kan ile dolup taşmış olan kıyafetinin üstünden karşısında ki öldürme arzusuna karşılık kendi öldürme arzusunu yayarak karşılık vermeye başlamıştı.
Mirza Bo bu olay karşısında kısa süreli bir şaşkınlık yaşamıştı. Adımlarını sadece bir saniyeliğine yavaşlatmış sonrasında ise eski temposuna döndürerek Kung Lao'ya doğru yürümeye devam etmişti.
Kung Lao ise bu bir saniyelik duraksamanın kendisine bir avantaj olarak dönüşmesi için derin nefes tekniğini kullanmış ve sırtındaki acıyı önemsemeden, titremekten ötürü neredeyse tutmayacak hale gelmiş olan bacaklarına Qi göndererek desteklemiş bu sayede de ayağa kalkabilmişti. Halen dudağının kenarından akmakta olan kanı koluna silmiş ve ellerini havaya kaldırarak yumruklarını sıkmıştı. Geride kalan son Kaynak gücünü de sağ elinde bulunan yumruğuna gönderen Kung Lao dudaklarını açarak ''Yeni bir yaşam, yeni bir umut...'' diye fısıldayarak yürümeye başlamıştı.
Kendisine doğru yürüdüğünü gören Mirza Bo içten etkilenmişti. Kendisi bu hale gelmiş olsa idi kesinlikle ve kesinlikle dizlerinin üstüne kapanır ve sadece af dilerdi. Kung Lao'nun yapmış olduğu Davranış ile birlikte zihninde tablonun neredeyse tamamlandığını hissetmiş ve kendisini tümünü beklerken bir açlık içinde bulmuştu.
Kung Lao ise bu sırada dudaklarının bir saniye bile kapanmasına izin vermiyor ve ''Yeni bir yaşam, yeni bir umut...'' diye mırıldanmaya devam ediyordu. Elinde biriken kaynak gücü öyle fazlaydı ki kırmızıya dönüşmesi gereken meteor yumruğun kaynak gücü titremeye başlamıştı.
Birbirlerine sadece on adım kalmıştı ki Mirza Bo çocuğun kaynak enerjisinde ki anormaliteyi fark etmişti. Zihninden ' Bir şeyler ters...' diye konuşmuş ve adım hızını düşürmesine neden olmuştu.
Kung Lao duygularını, hislerini ve zihnini tamamen kapatmıştı. Yaymış olduğu öldürme arzusu vücudundan damla damla yükselmeye devam ediyordu ve dudakları sürekli oynuyordu. ''Yeni bir yaşam, yeni bir umut...'' çığlıkları zihnini yiyiyordu.
Aralarıda iki adımlık bir mesafe kaldığında ise Kung Lao titreşip sadece kısa bir süreliğine yok olan ardından ise eskisinden kat ve kat daha fazla artarak mavi rengine bürünen kaynak gücünden habersiz bir şekilde yumruğunu hazırlamış ve boğazından yırtarcasına fırlayan bir çığlık ile birlikte yumruğunu indirmişti...
***
Elder karşısında dikilmekte olan iki çocuğun ukala ve küstah tavırlarına sadece bir saniye ayırmış sonrasında ise tekrar önemsemez tavrına geri dönmüştü. İki çocukta üstleri kararmış bir vaziyette idi. Sebebini tam olarak bilse bile umursamamış ve dudaklarını haşmetli oda içerisinde bir gök gürültüsünü andıracak şekildeki sesi ile destekleyerek ''Siz ikiniz! Artık bir ölüsünüz!'' diye seslenmişti.
İkiz kardeşler duydukları ses karşısında korkudan bir damla bile hissetmez iken ilginçti ki sadece sesten tekrar tekrar ölebilecek kadar endişe duymuşlardı. Sesin kuvveti o kadar yüksekti ki normal bir şekilde konuşmuş olsa bile içerisine bir evreni sığdırabileceğin odanın tamamı bu ses ile birlikte titremiş ve korkudan ufak kıvılcım sesleri çıkarmıştı.
Bulhan Su duyduğu ses karşısında neredeyse bayılmak üzereydi. Kardeşi Bulhan Che olmamış olsa zaten düşecekti, ancak son anda onun koluna tutunarak dengesini sağlayabilmişti.
Bulhan Che ise duymuş olduğu ses karşısında ise ''Alt organlarının kanaldan dışarıya fırlaması'' terimini bizzat hissederek nefesinin kesilmesine engel olamamış ve dizlerinin titremesini ilk kez yaşamıştı.
Karşılarında bulunan kişi ne kesinlikle insan olamazdı...
Bulhan Su sesin şiddeti azaldığında derin bir nefes almış ve daha sonrasında ise sözcüklerin anlamlarını idrak etmeye koyulmuştu... ''Yani sen... bizleri zengin edecek olan bir melek değilsin...'' diye titrek bir ses ile konuşmuştu. Kardeşi olan Bulhan Che ise sözcüklerin devamını getirerek ''Sen bizi cezalandıracak kişisin...'' diye konuşmasını bitirmişti.
Bulhan Su kardeşinin söylediği söz karşısında beynini anında kullanarak eylemlerini hızlandırmış ve kardeşinin kol yakasından tutarak ikisinin birlikte secde etmesini sağlamıştı.
Aziz gelen bu eylem sonucunda içlerinden akan yalakalığın kokusu ile birlikte odada bulunma ilgisini yitirmiş ve zihnini Angoria'nın engin köşelerinden birisine yönlendirerek bir başka erkeğin içine sokmuştu.
Bu erkek bir tüccardı, kervanı ve yol arkadaşları ile birlikte ufak bir kasabaya ticaret yapmak için yönelmişlerdi...
Tüccar son derece iyi huylu birisiydi ancak Aziz o an iyi huyluluğunu hiç mi hiç devam ettirmek istemiyordu ve Tüccarın huylarını tamamen değiştirerek aç gözlü, sadece paraya tapan ve kazanmak için her türlü hileye başvuran bir kişiliğe büründürmüştü...
Tüccarın bedeni içerisinde bürünmüş olduğu yeni kişilik ile iki döngü boyunca yeri gelmiş dolandırıcılık yapmış, yeri gelmiş insanlara yalanlar söyleyerek paralarını çaldırmıştı sürekli kesesine paraları sokmuş ve bundan son derece zevk almıştı.
İki döngü sonunda ise Aziz iyice sıkıldığını fark etmiş ve ''Bu sefer son olsun'' diyerek son numaralarını ortaya koymaya başlamıştı.
Bu sırada ise tezgahına gelen sayısız müşteriyi adeta bir hortum gibi çekerek bütün paralarını almış ve sonrasında ise içleri bitmiş olan şeker kamışları gibi boş bir köşeye fırlatmıştı. Taaki karşısında Kung Lao'yu görene kadar...
Kung Lao'yu gördüğü anda gitmesi gerektiğini fark etmiş ve tüccarın içerisinden zihnini çekerek mevcut olduğu konuma kendisini geri döndürmüştü.
Gözlerini hafif bir şekilde aralayan Aziz kendilerini halen secde etmiş bir şekilde duran ikizlere bakmıştı. Çok yalakalardı...

Ancak Aziz onların bu isteğini gereğinden fazla yerine getirecekti dudaklarını tekrar aralamıştı ve '' ölü olmanız tekrar hayata dönemeyeceğiniz anlamına gelmez küçüklerim.'' diye ufak bir gülümseme eşliğinde cümlesini bitirmişti...

Posted by
Facebook Twitter Google+

Comment Now

0 yorum